UAÖ - Türkiye ve Dünyada Mülteci Alanındaki Gelişmeler

madde14 sitesinden
Şuraya atla: kullan, ara

 Uluslararası Af Örgütü tarafından 19 Haziran 2007 tarihinde medyaya yönelik hazırlanan "Türkiye ve Dünyada Mülteci Alanındaki Gelişmeler Konulu, Medya Brifing Notları" başlıklı metnin giriş bölümünü aşağıda bulabilirsiniz.


Belgenin Türkçe tam metnine pdf formatında ulaşmak için tıklayınız





MÜLTECİ HAKLARI KONUSUNDA TÜRKİYE’DE SON ZAMANLARDAKİ GELİŞMELER


Henüz Türkiye‟de genel kamuoyu açısından ciddi anlamda bir farkındalık oluşmamış ise de bir süredir iltica hukuk sürecimizin çok önemli bir dönemeç noktasında bulunmaktayız. Türkiye bu konudaki tarihi mirasından bu gün çok ayrı bir yerde duruyor ve bu konumun yine “dış faktörler” ile değişmesi gündemde. Konu hakkında ülkemizde çok az sivil toplum kuruluşu, çok az akademisyen ve avukat çalışıyor ve konu gündemimize çok az giriyor. Çünkü bu sorunun konusunu oluşturan kişiler vatandaşımız olmayan ve hayatın kıyısında yaşama tutunmaya çalışan “yabancılar”. Oysa, bu süreç içinde alınacak kararlar ve buna bağlı olarak değiştirilecek mevzuat Türkiye‟deki resmi mevcut insan hakları perspektif ve uygulamamızı ciddi olarak ilgilendirmekte.


Türkiye, bu gün dünyada doğu-güneyden batı-kuzeye giden ve tarihteki misyonunun aksine hiç de ipeksi olmayan ve istenmediği için yasa dışı olmak zorunda kalan bir göç yolu üzerinde bulunmakla önemli bir nüfus hareketi için “geçiş ülkesi” dir. Özellikle doğu Avrupa ülkelerinden gelen ve aslında iş arayan bazı kimseler için ise Türkiye göç yollarında bir “varış ülkesi”dir. Yine, birçok Türk soylu ve tarihi Osmanlı hinterlandı içinde kalan Balkan, Kafkas, Orta Asya ve hata bazı Orta Doğu ülkeleri halkları açısından Türkiye “varış ülkesi” olarak özlem duyulan bir coğrafya olduğu bilinmektedir. Avrupa sığınmacı nüfusunda ise Türkiye önemli sayıda bir nüfus için “kaynak ülkesi” olma özelliği göstermektedir. Kuşku yok ki, Türkiye‟de yakalanan veya basına haber konusu olan nüfus, buzdağının sadece görünen yüzüdür. 1970 li yıllar ile kıyaslandığında göçü de içine alan nüfus hareketleri yol ve rotaları ciddi anlamda değişmiştir. Hareket halinde olan bu nüfusun bir kısmının ekonomik nedenler ile göç eden göçmenler olduğu gerçekliğini kabul etmemizin yanı sıra diğer bir kısmının doğu ve güneyimizdeki bazı ülkelerdeki etnik, ideolojik, dini ve benzeri baskılardan ötürü hapis, işkence veya ölüm cezası gibi “zulüm” tehditlerinden kaçan mültecilerden müteşekkil olduğu da tüm dünya kamuoyunca bilinmektedir.


Türkiye tarihi mülteci hakları konusunda göreli oldukça iyi sayılabilecek bir geçmişe sahiptir. Ancak günümüzde hem hukuk hiyerarşimizde konuya biçmiş olduğumuz dar mevzuat, hem kolluktaki uygulamacılarda görülen konuya ilişkin bilgisizlik ve „yabancıya‟ dair tahammülsüzlük, toplum olarak konuya kör ve sağır oluşumuz nedeniyle “onlar” gündemimize hiç gir(e)miyorlar. Çok ciddi sayılabilecek rakamlara ulaşan bir nüfus hareketi Türkiye‟de bu sorunu sıcak bir şekilde yaşarken ve Türkiye‟de özellikle bazı illerde bu sorun sadece dar çerçevede bazı ilgilileri “uğraştırırken” konu Türkiye kamuoyunun gündeminde olması gereken yoğunlukta değerlendirilemiyor. Oysa şimdi bu konuda çok fazla düşünme ve tarihi/insani sorumluluğun yeniden kuşanılması için bir fırsat önümüzde durmakta. Türkiye-AB üyelik müzakere sürecinde ve müktesebat uyum çalışmalarında konu hakkında yapılması gereken çok iş var ve bu vesile ile Türkiye‟deki mülteci hukuku perspektifine ve uygulamasına sivil toplumun da katkısı ile çok önemli ve olumlu bir açılım getirilebilir.


Ancak son dönemde Türkiye‟nin AB üyelik müzakere sürecinde yaşanan “duraksamanın” genel anlamda insan hakları düzenlemelerine olumsuz etkileri gözlemlendiği gibi benzeri olumsuz trend iltica alanında da görülmektedir. 2005 yılında ilan edilen Türkiye‟nin konuya ilişkin Ulusal Eylem Planında (UEP) yapılan tespit ve değerlendirmeler hep olumlu bir çizgide olmakla birlikte iltica hukukuna ilişkin gelişme ve büyümenin “coğrafi sınırlamanın kaldırılması” sorunu başta olmak üzere genel anlamda “AB üyelik sürecinin tamamlanması ve ekonomik faturanın paylaşılması” ön şartlarına bağlı tutulduğu UEP‟ndan bilinmektedir. Buna bağlı olarak da AB üyelik sürecinde yaşanan duraksama direkt olarak bu alanda yapılması gereken hukuki düzenlemeler ve UEP‟nda açıklanan kurumların gelişmesini kanaatimizce olumsuz etkilemiştir. Oysa İHEB madde 14‟de düzenlenen temel bir insan hakkına ilişkin bu alandaki tüm düzenlemelerin Türkiye‟nin siyasi ilişkiler geleceğinden bağımsız olarak ve sadece insan hakları temelinde değerlendirilmesi gerekliliğini savunmaktayız.



Raporlar.jpg
Raporlar

Konuya Göre: Türkiye · Suriye · Yunanistan · Avrupa · Ortadoğu · Afrika · Asya · LGBTQ+ · İklim Mültecileri
Yıllara Göre: 1989 · 1999 · 2000 · 2001 · 2002 · 2003 · 2004· 2005 · 2006 · 2007 · 2008 · 2009 · 2010 · 2011 · 2012 · 2013 · 2014 · 2015 · 2016 · 2017 · 2018 · 2019 · 2020 · 2021 · 2022 · 2023