Hızlandırılmış Uluslararası Koruma Prosedürü
Hızlandırılmış uluslararası koruma prosedürü, belirli koşullar altında uluslararası koruma başvurularının daha kısa sürede sonuçlandırılması amacıyla uygulanan özel bir işlemdir. Uygulamanın temel gerekçesi, başvuru sisteminin verimliliğini artırmak ve açıkça temelsiz ya da kötü niyetli olduğu değerlendirilen başvuruları daha hızlı bir biçimde ele alarak kaynakların gerçek koruma ihtiyacı duyan kişilere yönlendirilmesini sağlamaktır.
Ancak insan hakları temelli bir perspektiften bakıldığında, hızlandırılmış prosedürün dikkatle ve sınırlı koşullarda uygulanması büyük önem taşır. Zira bu tür prosedürler, iltica başvurusunda bulunan kişilerin en kırılgan gruplar arasında yer aldığı, çoğu zaman travma, işkence, savaş ya da sistematik ayrımcılıktan kaçtığı gerçeği göz önüne alındığında, geri döndürülemez hak ihlallerine yol açma riski taşır.
Hızlandırılmış süreçlerin uygulandığı durumlarda bile başvurucunun adil yargılanma, kişisel hikâyesinin bireysel olarak değerlendirilmesi, yeterli hukuki yardım alma ve başvurusunun etkili bir biçimde gözden geçirilmesini talep etme hakları korunmalıdır. Uluslararası insan hakları hukukunun temel ilkeleri arasında yer alan geri gönderilmeme (non-refoulement) ilkesi, bu tür prosedürlerde de mutlak olarak geçerlidir. Başvuru süresi kısalmış olsa da, kişinin gerçek risk altında olup olmadığını ortaya koyma hakkı ve devletin bunu titizlikle değerlendirme yükümlülüğü ortadan kalkmaz.
Bazı durumlarda hızlandırılmış prosedürler, sistemin kötüye kullanımını önleme amacıyla savunulsa da, uygulamada savunmasız başvurucuların ifadelerini yeterince açıklayamadan ya da haklarına erişemeden reddedilmesine yol açabilir. Özellikle travma sonrası stres bozukluğu yaşayan, dil bariyerleriyle karşılaşan veya hukuki destekten yoksun bireyler, bu prosedürlerde daha büyük risk altındadır.
Bu nedenle insan hakları temelli bir yaklaşım, hızlandırılmış uluslararası koruma prosedürünün yalnızca açıkça temelsiz ya da kötü niyetli olduğu çok net biçimde ortaya konan başvurularda ve güçlü usuli güvenceler eşliğinde uygulanması gerektiğini savunur. Her bireyin kişisel durumuna duyarlı yaklaşım, etkili başvuru ve temyiz hakkı ile desteklenen adil bir değerlendirme süreci, hızlandırılmış prosedürlerin insan haklarına uygunluğunun temel koşuludur.