BM Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü - Haziran 2012 Türkiye Ziyareti Raporu

madde14 sitesinden
Şuraya atla: kullan, ara

BM Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü François Crépeau'nun 25-29 Haziran 2012 tarihleri arasında gerçekleşen Türkiye ziyaretini takiben 17 Nisan 2013 tarihinde yayınladığı raporun Türkçe tam metnini aşağıda bulabilirsiniz.

---


Birleşmiş Milletler
A/HRC/23/46/Add.2
Genel Kurul Dağıtım: Genel

17 Nisan 2013


Orijinal: İngilizce

İnsan Hakları Konseyi

23. Oturum

3. Gündem Maddesi

Kalkınma Hakkı Dâhil Olmak Üzere, Tüm İnsan Haklarının, Medeni, Siyasi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakların Teşvik Edilmesi ve Korunması

Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü François Crépeau’nun Raporu

Ek

Türkiye Ziyareti (25–29 Haziran 2012)[1]


Özet
Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü 25-29 2012 tarihleri arasında Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. Söz konusu ziyaret Ankara, İstanbul ve Edirne illerini kapsamış ve Özel Raportör, merkezi ve yerel düzeydeki hükümet görevlileri, sivil toplum örgütleri ve göçmenlerle görüşmelerde bulunmuştur.
Özel Raportör, Türkiye’nin, özellikle de Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun kabulüyle birlikte, göçle ilgili bütüncül ve hak temelli yasal ve politika çerçevesinin tesis edilmesinde önemli ilerlemeler kaydettiğini kabul etmekle birlikte, ele alınması gereken bir dizi zorluğun da bulunduğunu kaydetmektedir.
Özel Raportör, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler hususunda ise, katılım müzakerelerinin göçmenlerin insan haklarına saygı gösteren, koruyan ve teşvik eden bir bakışla göç ve sınır yönetimine yönelik işbirliğinde Türkiye ve AB için bir fırsat olacağını ümit etmektedir.



Ek

Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü François Crépeau’nun Türkiye Ziyareti (25-29 Haziran 2012) Raporu


I.Giriş

    1. Birleşmiş Milletler Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü François Crépeau Türkiye hükümetinin daveti üzerine 25-29 Haziran 2012 tarihleri arasında Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. Ziyaret, Özel Raportör’ün Avrupa Birliği sınırlarındaki göçmenlerin insan hakları konulu bir yıllık çalışması kapsamında gerçekleştirilmiştir. Avrupa Birliği’nin dış sınırlarının yönetimi ve bunun göçmenlerin insan haklarına etkisi hususlarına Özel Raportör’ün ana raporunda yer verilmiştir (A/HRC/23/46). Bu rapor ise Özel Raportör’ün ziyareti esnasındaki gözlemlediği ve Türkiye’deki göçmenlerin insan haklarına ilişkin olarak kaleme alınmıştır.
    2. Ziyaret esas olarak sınır yönetimi konusuna odaklandığından bu raporda Türkiye’deki göçmenlerin insan haklarına dair kapsamlı bir değerlendirme sunulmamakta; daha çok Özel Raportör’ün AB’nin dış sınır yönetiminin Türkiye’deki etkilerini tespit etme çabası esnasında edindiği gözlemlere yer verilmektedir.
    3. Ankara, İstanbul ve Edirne illerini kapsayan bu ziyaret esnasında Özel Raportör merkezi ve yerel düzeylerdeki devlet görevlileri, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) de dâhil olmak üzere Birleşmiş Milletler Ülke Ekibi, AB temsilcileri, Ankara’daki Yunanistan Büyükelçiliği, sivil toplum temsilcileri ve göçmenler ile görüşme fırsatı bulmuştur. Özel Raportör ayrıca Kumkapı ve Edirne’deki geri gönderme merkezlerini, İstanbul Atatürk Havalimanı’nın transit bölgesini ve Edirne ilinde yer alan Yunanistan sınırındaki geçiş noktasını da ziyaret etmiştir.
    4. Özel Raportör, hükümete, ziyaret öncesinde, ziyaret esnasında ve sonrasında kendisine sağladığı işbirliği nedeniyle teşekkür etmektedir. Özel Raportör ayrıca IOM de dâhil olmak üzere Birleşmiş Milletler Ülke Ekibine ve Türkiye’deki sivil toplum örgütlerini değerli katkılarından ötürü teşekkür etmektedir.
    5. Özel Raportör Türkiye’yi Suriye krizinin yaşandığı bir dönemde ziyaret etmiştir ve Türkiye Hükümeti’ni 2011 senesinin bahar aylarından itibaren Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki şiddetten kaçan bireylere kucak açmasından ötürü tebrik etmektedir. Türkiye makamlarınca sağlanan geçici koruma statüsü, “açık sınır politikası” ve maddi yatırımlar, söz konusu nüfusun esenliklerini sağlıyor görünmektedir. Özel Raportör’ün ziyaretini gerçekleştirdiği tarihlerde Türkiye’de yaklaşık 35,000 Suriyeli geçici korumadan yararlanmaktaydı. Bu sayı ilerleyen tarihlerde kayda değer ölçüde artmıştır.

II.Genel Çerçeve: Türkiye ve Göç

    1. Türkiye, Avrupa’nın diğer bölgelerine uzanan en önemli köprülerden biridir. Benzersiz coğrafi konumu nedeniyle de Sahra Altı Afrika, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Asya dâhil olmak üzere dünyanın her bölgesinden gelen göçmenler için önemli bir ana kavşak haline gelmiştir. Bu göçmenlerin birçoğu düzensiz durumdadır ve bazıları da AB’ye girme umuduyla Türkiye’den geçmektedirler. Geçtiğimiz yıllarda, diğer hususların yanı sıra, Türkiye ve Yunan sahil güvenlik makamlarının işbirliğinde bulunmaları ve Frontex’in bu sahada görevlendirilmesinden ötürü Ege Denizi’ndeki düzensiz göç Türkiye-Yunanistan kara sınırına yönelmiştir. Kara sınırının Yunanistan tarafında kalan bölgelerinde mayından arındırma operasyonlarının tamamlanmış olması ve bu geçiş noktasında kaçakçılara ödenen meblağın daha düşük olması da göç yollarındaki söz konusu değişimin diğer sebepleri arasındadır. Özel Raportör’ün ziyareti esnasında Türkiye-Yunanistan kara sınırı Avrupa’ya düzensiz göçün en önemli giriş noktalarından biriydi. Ancak Özel Raportör, göç yolunun, Türkiye-Yunanistan kara sınırında artan yoğun sınır kontrolleri nedeniyle 2012 yılının ikinci yarısından itibaren büyük ölçüde yeniden Ege Denizi’ne kaydığının da bilincindedir.
    2. Geçtiğimiz yıllarda gerek sahip olduğu ekonomik güç gerekse de sıkı göç kontrolleri nedeniyle AB’ye girişte yaşanan zorluklar nedeniyle Türkiye göçmenler için yalnızca transit bir ülke olmaktan çıkmış; giderek artan bir şekilde varış ülkesi haline gelmiştir.
    3. Özel Raportör’ün AB düzeyinde sınır yönetimiyle ilgili düzenlemeleri hesaba katmaksızın Türkiye’de göçmenlerin insan haklarıyla ilgili politikaları değerlendirebilmesi mümkün değildir. Türkiye’nin AB’ye muhtemel katılımı göz önünde bulundurulduğunda göç yönetimi müzakere edilen temel konulardan birini teşkil etmektedir ve sınır yönetimi ile göç konuları hem Türkiye’nin hem de Türkiye-Avrupa ilişkilerinin gündeminde ilerleyen yıllarda da kalmaya devam edecektir. Özel Raportör’e ziyareti esnasında Türkiye’ye mevzuatını AB müktesebatı ile uyumlaştırılması için sağlanan katılım öncesi mali yardımın büyük bir bölümünün entegre sınır yönetimi, düzensiz göçle mücadele ve göçle ilgili diğer konulara harcandığı bilgisi verilmiştir.

III.Göçmenlerin İnsan Haklarının Korunmasında Yasal ve Kurumsal Çerçeve

A.Uluslararası Yasal Çerçeve

    1. Türkiye, BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme haricinde tüm temel uluslararası insan hakları sözleşme ve protokollerinin yanı sıra BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Engelli Kişilerin Hakları Dair Sözleşme’nin ek ihtiyari protokollerine de taraftır.
    2. Özel Raportör, Türkiye’nin BM Bütün Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi’ni onaylamış olmasından memnuniyet duymakla birlikte, Türkiye’nin Sözleşme’nin devletlerarası ve kişisel başvuruların Göçmen İşçiler Komitesi tarafından ele alınmasına olanak veren 76. ve 77. maddelerine dair beyanda bulunmamasından ve Sözleşme çerçevesinde Ocak 2006 tarihinde verilmesi gereken ilk raporunu hala sunmamış olmasından ötürü üzüntü duymaktadır.
    3. Türkiye, her ne kadar coğrafi sınırlamayı koruyup yalnızca Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerden gelenleri mülteci olarak kabul ediyor olsa da, mültecilerin korunması ve insan ticareti ve göçmen kaçakçılığının önlenmesi, durdurulması ve cezalandırılmasına dair temel uluslararası sözleşmelere (Palermo Protokolleri) taraftır. Ancak Türkiye, halen 1954 tarihli Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme’sini, 1961 tarihli Vatansızlığın Azaltılması İlişkin Sözleşme’yi, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) göçmen işçilerin korunması (97 ve 143 sayılı sözleşmeler) ve ev işçileri (189 sayılı) sözleşmelerine taraf değildir.
    4. 1949 yılından beri Avrupa Konseyi’ne üye olan Türkiye, aynı zamanda İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’na ve Göçmen İşçilerin Hukuki Statüsü’ne İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne taraftır. 2009 yılında imzaladığı İnsan Ticaretine Karşı Eyleme İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni ise onaylamamıştır.

B.Ulusal Düzeydeki Yasal ve Kurumsal Çerçeve

1.Ulusal Mevzuat

    1. 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası insan haklarına saygıyı güvence altına almakta (madde 2) ve temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğini (madde 13) belirtmektedir. Anayasa’da ayrıca yabancıların temel hak ve hürriyetlerinin uluslararası hukuka uygun olarak sınırlandırılabileceği belirtilmektedir (madde16); ancak Özel Raportör’e yabancıların haklarını sınırlayan bir kanun olmadığı bilgisi verilmiştir. Anayasa’da, bu hususlara ilaveten, herkesin yaşam hakkına sahip olduğu, hiç kimseye işkence ya da kötü muamele yapılmayacağı ve hiç kimsenin insan onuruyla bağdaşmayacak bir cezaya veya muameleye tabi tutulmayacağı ifade edilmektedir (madde 17).
    2. Anayasa ayrıca herkesin kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olmasını, şekil ve şartları kanunda gösterilen aşağıdaki durumlar haricinde kimsenin hürriyetinden mahrum bırakılmamasını güvence altına almaktadır (madde 19). Bu durumlar arasında (a) bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğünün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya gözaltına alınması ve (b) usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen ya da giren ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya gözaltına alınması bulunur. [Yine bu madde uyarınca] yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama sebeplerinin gecikmeksizin bildirilmesi öngörülür.
    3. Anayasa’da herkesin yerleşme ve seyahat hürriyeti bulunduğu da belirtilmektedir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; seyahat hürriyeti ise, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir (madde 23).
    4. Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makamlara geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir (madde 40).
    5. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmalarla kanunlar arasında bir uyuşmazlık olması halinde, uluslararası anlaşma hükümleri esas alınmaktadır (madde 90/4).
    6. Anayasal reform paketi Eylül 2010 tarihinde yapılan bir referandumla onaylanmıştır. Ancak bu tarihten sonra 1982 tarihli Anayasa’nı tamamıyla değiştirecek yeni bir Anayasa’ya ihtiyaç duyulduğu konusunda bir fikir birliğine varılmıştır. Özel Raportör’e Türkiye Parlamentosu’nun Mayıs 2012 tarihinde yeni bir sivil Anayasa’nın hazırlanması faaliyetine başladığı bilgisi verilmiştir.
    7. Özel Raportör’e Anayasa reformu çerçevesinde, herhangi bir ayrımcılık olmaksızın, vatandaş olmayanlar da dâhil olmak üzere herkesin insan haklarının güvence altına alınacağı bilgisi verilmiştir. Özel Raportör, Türkiye hükümetini bu güvenceyi sağlaması yönünde teşvik etmektedir.
    8. Özel Raportör Türkiye’nin göç ve uluslararası korumaya ilişkin idari kapasitesini güçlendirmeyi amaçlayan 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu kabul etmesinden ötürü Türkiye’yi kutlamaktadır. Özel Raportör, yasanın sivil toplum, uluslararası kuruluşlar ve AB de dâhil olmak üzere çok sayıda paydaşla geniş bir danışma sonrasında geliştirildiğini öğrenmekten ötürü de ayrıca memnuniyet duymaktadır.
    9. Yasada Türkiye’ye giriş ve Türkiye’den çıkış, ikamet, koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın uygulanması ve kapsamının yanı sıra İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün ihdası, görev ve yetkilerine ilişkin ilkeler ve usuller tesis edilmektedir.
    10. AB’nin göç ve iltica alanındaki müktesebatıyla uyumlu hale gelinmesi için geliştirilen yasanın, Türkiye’deki göçmenlere ve sığınmacılara, alıkonulma, sınır dışı ve uluslararası koruma talepleriyle ilgili usul güvenceleri de dâhil olmak üzere haklarını güvence altına almada yardımcı olma potansiyelini taşımaktadır. Bununla birlikte, yasanın tam anlamıyla uygulanması için çok sayıda bakanlığın ve kuruluşun güçlü ve eşgüdümlü çabalarına ihtiyaç duyulacaktır. Özel Raportör, bu bağlamda, Türkiye’yi uluslararası örgütler ve sivil toplum da dâhil olmak üzere gerekli paydaşlara danışarak, yasanın uluslararası insan hakları standartlarına uyumlu olarak uygulanmasını sağlayacak ilgili ikincil mevzuatı geliştirmesi için teşvik etmektedir.

2.Ulusal Politikalar ve Kurumlar

    1. Türkiye’nin göç ve iltica stratejisinin AB mevzuatıyla uyumlu hale getirilmesi çerçevesinde, Danimarka ve İngiltere işbirliğinde Göç ve İltica Eşleştirme Projesi uygulanmıştır. Genel hedef itibariyle Türkiye’nin göç ve iltica stratejisinin AB müktesebatıyla uyumlu kılmayı ve operasyonel kapasitenin iyileştirilmesini amaçlayan “İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı” İçişleri Bakanlığı tarafından onaylanarak 2005 tarihinde Avrupa Komisyonu’na sunulmuştur. Entegre Sınır Yönetimi konulu bir diğer Türkiye-AB Eşleştirme Projesi de Fransa ve Birleşik Krallık işbirliğinde uygulanmıştır. Entegre Sınır Yönetimi Eylem Planı İçişleri Bakanlığı tarafından Mart 2006 tarihinde imzalanmış ve Avrupa Komisyonu’na sunulmuştur. Bu gelişmelerin ardından İçişleri Bakanlığı bünyesinde Göç ve İltica Bürosu ve Sınır Yönetimi Bürosu adıyla iki yeni büro kurulmuştur.
    2. Bununla birlikte, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Türkiye’nin göç yönetiminde bir dizi önemli değişiklikler öngörmektedir. Bu değişikliklerden en önemlilerinden biri de İçişleri Bakanlığı bünyesinde yeni bir Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün ihdas edilmesidir. Müdürlüğün kurulmasıyla birlikte Göç ve İltica Bürosu lağvedilecektir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, yasanın 103. maddesi uyarınca, göç politika ve stratejilerini uygulamak, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, yabancıların Türkiye’ye giriş ve Türkiye’ye kalışları, Türkiye’den çıkışları ve sınır dışı edilmeleri, uluslararası koruma, geçici koruma ve insan ticareti mağdurlarının korunmasıyla ilgili iş ve işlemleri yürütmekle görevlidir. Yetkili makamların, yeni Genel Müdürlüğün tam anlamıyla çalışabilmesi için yeterli kaynak ve eğitimi almasını ve çalışmalarının tamamına insan haklarının dâhil edilmesini sağlaması esastır.
    3. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu aynı zamanda İçişleri Bakanı’nın başkanlık edeceği ve ilgili bakanlıkların müsteşarlarının bulunacağı Göç Politikaları Kurulu’nun kurulmasını öngörmektedir (madde 105). Kurul, diğer şeylerin yanı sıra, Türkiye’nin göç politikalarının ve stratejilerinin uygulanmasını takip edecektir. Özel Raportör böyle bir kurulun ihdas edilecek olmasını memnuniyetle karşılamakta ve kurulun göçle ilgili faaliyetlerde Türkiye’deki hükümet birimleri arasındaki koordinasyonu kolaylaştırmasını ümit etmektedir.
    4. Özel Raportör ayrıca, ilgili bakanlıklarla sivil toplumu, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ni (BMMYK) ve Uluslararası Göç Örgütü’nü (IOM) bir araya getirecek Göç Danışma Kurulu’nun kurulmasını da (madde 114) memnuniyetle karşılamaktadır. Özel Raportör, bu kurulun göç yönetiminde Türkiye hükümetinin sivil toplum ve uluslararası örgütlerle işbirliğini göçmenlerin insan hakları vurgusuyla kolaylaştırmasını ümit etmektedir.
    5. Özel Raportör, üyeleri arasında, diğerlerinin yanı sıra, Genelkurmay Başkanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Dışişleri Bakanlıkları, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı temsilcileriyle kolluk birimleri olan ve “düzensiz göçle etkin mücadele etmek” ve “yasa dışı olarak Türkiye’ye giriş ve Türkiye’den çıkış yollarını tespit ederek önlemler geliştirmekle” görevlendirilen yeni “Düzensiz Göçle Mücadele Koordinasyon Kurulu”nun (madde 116) yetkisinin, düzensiz göçmenlerin insan haklarını tam anlamıyla göz önünde bulundurmamasından endişe etmektedir. “Düzensiz göçle mücadele”, “yasadışı giriş”, “önlemler” gibi kelimeler düzensiz göçmenlerin daha da kırılgan olmalarına katkıda bulunmaktadır. Özel Raportör, dolayısıyla, Düzensiz Göçle Mücadele Koordinasyon Kurulu’nu düzensiz göçmenlere ilişkin Ulusal Strateji’nin ve Ulusal Eylem Planı’nın hazırlanması da dahil olmak üzere her türlü eyleminde statülerine bakılmaksızın tüm göçmenlerin insan haklarına tam olarak saygı göstermeye teşvik etmektedir.
    6. Özel Raportör, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile ilgili danışma sürecinin aksine, insan hakları ulusal kurumunu ihdas eden “Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu”nun sivil toplum ya da uluslararası kuruluşlara danışılmadan hazırlandığını ve bu kurumların tavsiyelerinin dikkate alınmadığını iddialarını öğrenmiş olmaktan ötürü üzüntü duymaktadır. Özel Raportör bahsi geçen kanunun, ulusal kurumların hükümetten bağımsız olacağını ve bağımsızlığını etkileyebilecek mali kontrole tabi kılınmayacağını belirten Ulusal Kurumların Statüsüne İlişkin İlkeler’e (Paris İlkeleri) tam olarak uymamasından dolayı endişe duymaktadır. Bu durum göçmenlerin insan hakları üzerinde de olumsuz bir etki yaratabilir. Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu uyarınca kurum Başbakanlıkla ilişkilidir ve üyeleri Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır. Bu hususlara ilaveten, kanunun kaynaklandırma ile ilgili hükümleri kurumun bütçesinin özerk bir kaynaktan sağlanmasını güvence altına almamaktadır. Özel Raportör, Türkiye makamlarını, İnsan Hakları Ulusal Kurumu’nun Paris İlkeleri ile uyumlu bir biçimde hem işlevsel hem de mali olarak hükümetten bağımsız olmasını ve kurumun, idari durumları ne olursa olsun göçmenlerin insan hakları da dahil olmak üzere insan haklarıyla ilgili tüm konularda inceleme yapabilme yetkisine sahip olmasını güvence altına almaya teşvik etmektedir.
    7. Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu 14 Haziran 2012 tarihinde kabul edilmiştir. Kanunda Kamu Denetçiliği Kurumu’nun meclise karşı sorumlu olduğu ve hiç kimsenin kuruma emir ve talimat veremeyeceği belirtilmektedir. Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetleri hukuka ve insan haklarına uygunluk yönünden incelemek ve önerilerde bulunmakla görevlidir. Ancak kurumun re’sen inceleme yapabilme yetkisi bulunmamaktadır. Özel Raportör Türkiye’ye bu önemli kurumun tutuklama, idari gözetim, göç statüsüne dair verilen kararlar ve sınır dışı kararları da dâhil olmak üzere göçle ilgili her türlü idari karara müdahil olabilme yetkisi ile düzensiz durumda bulunanlar da dâhil göçmenlerce yapılan tüm şikâyetleri inceleme kudretine sahip olmasını sağlama çağrısında bulunmaktadır.
    8. Özel Raportör Türkiye’nin İşkenceye Karşı Sözleşme’nin Ek Protokolü’nü onaylamış olmasından ötürü memnuniyet duymaktadır ve bu durumun özgürlüğünden mahrum bırakılan göçmenlerin insan haklarının bağımsız bir şekilde izlenmesini pekiştireceği inancındadır. Özel Raportör, insan hakları ulusal kurumunun Ek Protokol uyarınca ihdas edilecek Ulusal Önleme Mekanizması olarak görevlendirildiğini kaydetmektedir. İnsan hakları ulusal kurumu hükümetten işlevsel ve mali açıdan bağımsız olmadığı sürece, bu durum ulusal önleme mekanizmasının işleyişi üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Ulusal Önleme Mekanizması tam anlamıyla bağımsız olmalı ve havaalanı transit bölgeleri de dâhil olmak üzere göçmenlerin özgürlüklerinden mahrum bırakabilecekleri her türlü yere habersiz ziyarette bulunma yetkisine sahip olmalıdır.

IV.Sınır Yönetimi

A.Ulusal Mevzuat ve Kurumsal Çerçeve

    1. Türkiye’de sınır yönetimine ilişkin kurumsal yapı oldukça dağınıktır ve kara kuvvetleri, jandarma, polis ve sahil güvenlik birimleri tarafından yürütülmektedir. Özel Raportör, bu yapının değişme sürecinde olduğunu kaydetmektedir. Özel Raportör’ün ziyareti esnasında “Sınır Güvenlik Yasası” hazırlık aşamasındaydı. Taslak kanun İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Sınır Yönetimi Bürosu tarafından hazırlanmıştır. Kanun, Türkiye’de sınır yönetiminin yeniden yapılandırılmasında bir temel teşkil etmekte ve sınırların izlenmesinden sorumlu bu çok sayıda aktörden oluşan yapının yerini sivil nitelikteki yeni bir ulusal sınır muhafaza teşkilatının almasını öngörmektedir. Kanun tasarısı, kara ve deniz sınırları ile sınır geçiş noktalarından sorumlu olacak iyi donanımlı bir teşkilatın (Sınır Muhafaza Teşkilatı) ihdas edilmesini öngörmektedir. Özel Raportör’e Sınır Muhafaza Teşkilatı’nın sınır muhafaza memurlarına eğitim vereceği bilgisi verilmiştir. Özel Raportör bu eğitimlerin, tüm sınır muhafaza memurlarına yönelik olarak göçmenlerin hakları da dâhil olmak üzere sistematik ve kapsamlı bir insan hakları eğitimini de içermesi tavsiyesinde bulunmaktadır. Özel Raportör, ayrıca, Sınır Muhafaza Teşkilatı’nın sınır yönetiminde insan hakları odaklı bir anlayışı uygulamasını teşvik etmektedir.

B.Frontex’le İşbirliği

    1. Frontex ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı arasında 28 Mayıs 2012 tarihinde bir Mutabakat Zaptı imzalanmıştır. Söz konusu belge, eğitim faaliyetlerine ve müşterek harekâtlara katılım, Frontex uzmanlarının Türkiye’de görevlendirilmesi ve bilgi alışverişi de dâhil olmak üzere Frontex ve Türkiye arasındaki işbirliğini pekiştirecek bir çerçevenin tesis edilmesini öngörmektedir. Özel Raportör’e çok yakın bir tarihte koordineli sınır devriyelerinin hayata geçirileceği ve gelecekte de ortak sınır devriyelerinin başlatılacağı bilgisi verilmiştir. Özel Raportör, Mutabakat Zaptı’nın güçlü bir biçimde sınır gözetimi ve “önleme stratejileri”, “tehdit değerlendirmeleri” ve “risk analizleri” de dâhil olmak üzere stratejik bilgi alışverişine odaklanıyor olmasından ve “yasadışı/düzensiz göçle mücadeleye” destek için muhtemel bir AB mali desteğini öngörmesinden ötürü kaygı duymaktadır. Olumlu bir husus olarak, Mutabakat Zaptı’nın 15. paragrafında “Gerçekleştirilmesi planlanan işbirliğinin uygulanması esasında Frontex ve ilgili Türkiye makamları insan haklarına tam anlamıyla saygı göstereceklerdir” ibaresi yer almaktadır. Özel Raportör, Türkiye hükümetini, Frontex’le gerçekleştireceği işbirliğinde sınır yönetimine insan hakları temelli bir bakışı her safhada uygulamaya gayret etmesi hususunda teşvik etmektedir.

C.Geri Kabul Anlaşmaları

    1. Haziran 2012 tarihinde AB ve Türkiye arasında geri Kabul anlaşması paraflanmıştır. Türkiye, bu anlaşmayı paraflamadan önce Avrupa Komisyonu’na Türkiye vatandaşlarına Schengen Bölgesi’nde vize muafiyeti sağlanmasına ilişkin müzakereleri başlatma yetkisi verilmesini beklediğini ifade etmiş ve Konsey, Komisyonu kademeli ve uzun vadeli bir süreçte ve geri kabul anlaşmasının imzalanmasına paralel olarak vize muafiyeti konusunda adımlar atmaya davet etmiştir. Avrupa Komisyonu, aralarında belge güvenliği, göç ve sınır yönetimi, kamu düzeni ve güvenliği ve temel haklarla ilgili konuların da bulunduğu ve Türkiye’nin vize muafiyeti kazanabilmesi için gerçekleştirmesi beklenen bir dizi şartı içeren “Türkiye ile Vizesiz Seyahat İçin Yol Haritası”nı 2012 yılının sonunda hazırlamıştır. Geri kabul anlaşmasının imzalanmasının ardından bu şartların tartışılacağı bir vize diyalog süreci başlatılacaktır.
    2. AB ve Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması, Türkiye’nin, AB üye devletlerinden herhangi birinin başvurusu üzerine, kendi vatandaşlarını (madde 3) ve (a) Türkiye tarafından sağlanan geçerli bir vize sahibi olarak doğrudan Türkiye’den AB’ye giriş yapan; (b) Türkiye tarafından verilen ikamet iznine sahip olan ve (c) “Türkiye topraklarında kaldıktan sonra ya da Türkiye topraklarından geçerek doğrudan ve yasadışı bir şekilde Üye Devletlerin topraklarına giren” (madde 4) ve AB bölgesindeki düzensiz durumda bulunan tüm üçüncü ülke vatandaşlarını ve devletsiz kişileri geri kabul etmesini öngörmektedir. Anlaşmanın 5. ve 6. maddeleri de AB üye devletlerinin aynı yükümlülüklere sahip olduğunu belirtmektedir. Kişinin sınırını geçtiğine ilişkin sınır muhafaza personelinin ve diğer tanıkların beyanları geri kabulün oluşması için yeterli bir kanıt sayılacaktır (geri kabul anlaşması Ek 3).
    3. Özel Raportör, Türkiye ve AB arasındaki geri kabul anlaşmasının neredeyse tamamının göçle mücadeleye odaklanmasından ve göçmenlerin insan haklarına saygıyı yeterince güvence altına almamasından ötürü kaygı duymaktadır. Her ne kadar geri kabul anlaşmasında (Başlangıç ve madde 18.1) anlaşmanın, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, Mültecilerin Statüsüne Dair Sözleşme, İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme de dâhil olmak üzere uluslararası hukuktan doğan haklara, yükümlülüklere ve sorumluluklara halel getirmeyeceği belirtilmiş olsa da, yine anlaşmada AB ve Türkiye’nin “yasadışı göçle daha etkin bir biçimde mücadele etmek için işbirliğini güçlendirmeye kararlı” olduğu belirtilmektedir (Başlangıç).
    4. Temel olarak Türkiye’nin coğrafi konumundan ötürü Avrupa Birliği’ne geçmek için Türkiye topraklarından geçen çok sayıda düzensiz göçmenin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, geri kabul anlaşmasının bir sonucu olarak Türkiye tarafından AB üye ülkelerinden geri kabul edilen göçmen sayısının oldukça yüksek olacağı öngörülebilir. Özel Raportör’ün Türkiye’de görüştüğü sivil toplum kuruluşları (STK) Türkiye ve AB arasındaki geri kabul anlaşmasının çok sayıda göçmenin AB tarafından Türkiye’ye gönderileceğinden ötürü göçmenlere olumsuz bir etki yaratabileceği kaygısını ifade ettiler. Mali ve lojistik kısıtlar Türkiye’nin bu kişileri menşe ülkelerine geri göndermesini zorlaştırabilir. Bu durum ise göçmenlerin kendilerini destekleyecek yahut haklarını koruyacak bir sistemin olmadığı bir ortamda ya Türkiye’de kalmalarına ya da yeniden AB topraklarına yeniden girmeyi denemelerine yol açabilecektir. Özel Raportör’e Türkiye makamlarınca ifade edilen ve Türkiye ve Yunanistan arasındaki geri kabul anlaşmasına binaen geri kabul edilen göçmenlerin yalnızca % 10’unun menşe ülkelerine gönderilebildiği bilgisi de böylesine bir senaryoyu desteklemektedir.
    5. Türkiye ve AB arasındaki geri kabul anlaşmasında, Türkiye ya da AB üye devletlerinin geri kabul ettiği kişileri işkence veya diğer gayriinsanî veya küçültücü muamele ya da cezaya maruz kalma risklerinin bulunduğu üçüncü bir ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünü ortaya koyan açık bir hükmün olmayışı da endişe vericidir. Geri kabul anlaşmasında geri göndermeme ilkesine yapılan atıflar yalnızca transit durumlarla ilgilidir ve geri göndermeme ilkesine uymaya ilişkin herhangi bir yükümlülüğe yer verilmemiştir. Geri kabul anlaşmasının yalnızca 14.3 maddesi gerçek bir işkence veya diğer gayriinsanî veya küçültücü muamele ya da ceza, idam cezası ya da ırk, din, milliyet, belli bir toplumsal gruba mensubiyet ya da siyasi inanç temelinde zulüm tehdidinin olduğu durumlarda transitin gerçekleşmeyebileceğini belirtmektedir.
    6. Özel Raportör, Türkiye’ye gerek AB ile yapacağı gerekse de karşılıklı olarak gerçekleştireceği tüm geri kabul anlaşmalarında insan hakları yükümlülüklerine tam olarak saygı duyması çağrısında bulunmaktadır. Söz konusu geri kabul anlaşmasının imzalanıp imzalanmamasına karar verilirken göçmenlerin insan hakları esas etmen olarak göz önünde bulundurulmalı ve Türkiye vatandaşları için vize muafiyetinin sağlanmasında bir pazarlık aracı olarak kullanılmamalıdır. Özellikle de uluslararası insan hakları standartlarına uygun olarak hassas durumda bulunan kişilerin geri gönderilmemeleri yahut geri kabul edilmemeleri için kişisel bazda değerlendirmelerin yapılmasına çaba gösterilmelidir. geri kabul edilen tüm göçmenler için geri göndermeme ilkesine her zaman saygı gösterilmeli ve bu kişilerin menşe ülkelerinde işkence, ölüm cezası veya zulüm görme risklerinin bulunması halinde Türkiye’de kalmalarına olanak verilmelidir.
    7. Türkiye, Yunanistan’la yaptığı geri kabul anlaşması da dâhil olmak üzere muhtelif ikili geri kabul anlaşmaları imzalamıştır. Özel Raportör 2002 senesinde imzalanan Türkiye ve Yunanistan arasındaki geri kabul anlaşmasının uygulamasının çok etkili olmadığını ve bu anlaşma çerçevesinde çok az sayıda göçmenin geri kabul edildiğini öğrenmiştir.

V.Düzensiz Durumda Bulunan Göçmenlerin İdari Gözetimi

A.İdari Gözetim Uygulamaları ve Mevzuatı

    1. Özel Raportör aileler ve çocuklar da dâhil olmak üzere düzensiz durumda yakalanan göçmenlerin büyük bir bölümünün yaygın olarak idari gözetim altında tutulmasından derin bir endişe duymaktadır. Özel Raportör, ziyareti esnasında AB’nin sınır güvenliğini artırmaya yönelik bakışının idari gözetime artık giderek artan bir biçimde bir çözüm olarak başvurulduğunu ve Türkiye’de “geri gönderme merkezleri” olarak tabir edilen yeni idari gözetim merkezlerinin AB tarafından finanse edilmesi planları olduğunu gözlemlemiştir.
    2. Özel Raportör, Yunanistan sınırındaki Edirne ilini ziyaret etmiştir. Özel Raportör, yerel makamların Yunanistan’a gitmek için nehri geçmeye teşebbüs eden çok sayıda kişinin kurtarılmasına yönelik çabalarını memnuniyetle karşılamakla birlikte, Türkiye’de düzenli bir durumda bulunanlar da dâhil olmak üzere bu kişilerin otomatik olarak idari gözetime alınmalarından ötürü kaygı duymaktadır. Söz konusu uygulamanın AB’nin sınır güvenliği hususunda artan baskıları neticesinde olduğu izlenimi edinilmiştir. Bu hususlara ilaveten, idari gözetim altına alınan bazı kişiler nehri geçmeye çalışırken eşlerinden ve/veya çocuklardan ayrı düşmüştü ve umutsuzca eşlerini ve/veya çocuklarını bulmaya çabalıyordu; ancak bu konuyla ilgili olarak yetkililerden herhangi bir yardım almamışlardı.
    3. Özel Raportör ziyareti esnasında göçmenlerin idari gözetim altına alınma nedenleri, bu gözetimin süresi, tutulma koşulları ve idari gözetim altına alınan göçmenlere yönelik güvencelere erişim konularında yetersiz bir mevzuat olduğunu kaydetmiştir. Özel Raportör, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin göçmenlerin idari gözetimini düzenlemede Türkiye makamları için faydalı bir araç olacağını ve göçmenlerin insan haklarına yeterli düzeyde dikkat gösterileceğini ümit etmektedir.
    4. Yeni Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 57(2) maddesinde “kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar” hakkında idari gözetim kararı alınacağını belirtilmektedir. Özel Raportör, diğer belgelerin yanı sıra, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde de yer alan (madde 9) özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edilmemesi için, idari gözetimin yalnızca kaçma riskinin bulunduğu ya da kişinin kendi güvenliğine yahut kamu güvenliğine tehlike arz ettiği durumlarla sınırlandırılması gerektiğini vurgulamak ister. Ancak yasanın 57(2). maddesinde yer verilen idari gözetim temelleri bu kıstası aşmakta ve pratikte fiili olarak Türkiye’de düzensiz durumda bulunan tüm göçmenlere uygulanabilir. Özel Raportör, olumlu bir unsur olarak, yasanın 57(4). maddesinde “idari gözetimin devamında zaruret olup olmadığının her ay düzenli olarak” değerlendireceği ibaresinin eklenmesini memnuniyetle karşılamakta ve Türkiye hükümetini idari gözetimin gerekliliğini değerlendirirken yalnızca kaçma riski ve göçmenin kendisine ya da kamu güvenliğine tehdit oluşturup oluşturmadığı bakımından ele alması çağrısında bulunmaktadır.
    5. Özel Raportör, İstanbul’daki Kumkapı geri gönderme merkezinde tutulan bir mülteciyle görüşmüştür. Söz konusu kişi ülkesine geri dönmek istiyordu ancak pasaportunu kaybetmiş ve Türkiye’de vatandaşı olduğu ülkenin diplomatik temsilciliği bulunmadığından yeni bir pasaport edinmede zorluklar yaşıyordu. Evine dönebilme amacıyla yeni bir pasaport edinmesi için polisten yardım talebinde bulunmuş ancak alıkonulmuştu. Özel Raportör açıkça bir kaçma şüphesi bulunmadığından bu durumda alıkoymanın gereksiz olduğu ve hükümetin bu kişilere, arzu ettiklerini beyan ettikleri takdirde, gönüllü dönüş için yardımcı olması gerektiği kanısındadır. Özel Raportör bu bağlamda Uluslararası Göç Örgütü’nün Destekli Gönüllü Dönüş Programı yürüttüğünü ve Kumkapı’yı düzenli bir biçimde ziyaret ederek, Uluslararası Göç Örgütü’nün desteğiyle ülkelerine dönmek isteyen düzensiz göçmenlerle mülakat yaptıklarını kaydetmektedir.
    6. Özel Raportör, Türkiye yetkililerine idari gözetime alternatif olan ve özgürlüğü kısıtlamayan yöntemleri tercih etmelerini önemle tavsiye etmektedir. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 57(4). maddesi idari gözetim yerine, özgürlüğü kısıtlamayan yöntemlere de yer vermektedir. Özel Raportör, idari gözetim uygulamasının sınırlandırılması ve özgürlüğü kısıtlamayan yöntemlere daha fazla başvurulması için Türkiye hükümetinin, düzensiz durumda bulunan göçmenlerin alıkonulmaları ve alıkoymaya alternatif teşkil eden yöntemler listesini ve bunlardan nasıl yararlanılabileceğini konu alan Haziran 2012 tarihinde İnsan Hakları Konseyi’ne sunduğu raporunu (A/HRC/20/24) incelemesini teşvik etmektedir.
    7. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 57(3). maddesi idari gözetimin altı ayı geçmeyeceği ancak bu sürenin en fazla altı ay daha uzatılabileceğini belirtmektedir. Özel Raportör bu sürenin çok uzun olduğu görüşündedir. Özel Raportör, idari gözetimin zaruri olup olmadığına ilişkin yapılması öngörülen aylık değerlendirmelerin göçmenlerin uzun süre alıkonulmamasını sağlayacağını ümit etmektedir.
    8. Geri gönderme merkezlerinin amacının Türkiye’de düzensiz durumda bulunan göçmenlerin ülkeden çıkarılması olduğu intibası uyansa da, bazı ülkelerden gelen ve kimlikleri doğrulanamayan yahut geri gönderilemeyen düzensiz göçmenler için bir sorun olduğu ortadadır. Özel Raportör, Türkiye ve menşe ülkeleri arasında herhangi bir diplomatik ilişki olmamasından ötürü bazı ülke vatandaşlarının hızlı bir biçimde serbest bırakıldığını kaydetmektedir. Ancak, Özel Raportör, ülkeleri hâlihazırda dönüşlerini kabul etmediği için uzun bir süredir idari gözetim altında tutulan çok sayıda Afgan ve İran uyruklu kişiyle görüşmüştür. Bu kişilerin Türkiye’den çıkarılabilmeleri makul bir biçimde mümkün görünmediğinden, bu kişiler idari gözetim altına alınmamalıdır.

B.Tutulma Koşulları ve Güvenceler

    1. Özel Raportör, tutulma koşulları, yasal güvenceler, göçmenlere yapılan muamele ve ulusal ve uluslararası organlarca yapılan bağımsız denetimin olmayışı gibi konulardan ötürü ciddi bir endişe duymaktadır. Özel Raportör, ayrıca, geri gönderme merkezlerinde bulunan personele yönelik, hem tutulma koşulları hem de güvenceler bağlamında özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hakları ve bu kişilere yapılacak muameleyle ilgili uluslararası insan hakları standartları ve ilkelerle ilgili eğitim ve duyarlılık artırma çabalarının yetersiz olmasından ötürü de kaygı duymaktadır. Özel Raportör yeni yasayla bu durumun düzeleceğini ve geri gönderme merkezleri ile ilgili sorumluluğun polisten Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne kaydırılmasının da olumlu bir değişime sebep vereceğini ümit etmektedir.
    2. Kumkapı ve Edirne’de bulunan geri gönderme merkezlerini ziyaret eden Özel Raportör, özellikle Edirne’de güvencelerin bulunmamasından ötürü kaygı duymaktadır. Söz konusu merkezde idari gözetim altında bulunan kişilerin aileleriyle sınırlı bir temas kurma şansı vardı, yasal desteğe ve diplomatik hizmetlere erişimleri neredeyse hiç yoktu, profesyonel çeviri hizmetlerine erişimleri çok azdı ve idari gözetimde tutulmalarına itiraz etme şansları oldukça kısıtlıydı. Yine aynı merkezde idari gözetim altında tutulan bireylerin cep telefonları ellerinden alınmıştı ve yalnızca bedelini karşılayabildikleri takdirde kullanabilecekleri ödemeli bir telefondan görüşme yapabiliyorlardı. Bu hususlara ilaveten, Edirne’deki merkezde avukatlar, sivil toplum kuruluşları, BMMYK yahut konsolosluk görevlileri ile nasıl temas kurulabileceğine dair herhangi bir bilgi bulunmuyordu. Dolayısıyla idari gözetim altında tutulan göçmenler yalnızca telefon numaralarını bildikleri kişilerle, telefon için gereken parayı karşılayabildikleri takdirde, iletişim kurabiliyorlardı. BMMYK’ya düzenli erişimin olduğu ve aileleriyle görüşebilmeleri için göçmenlerin cep telefonlarını tutmalarına müsaade edilen Kumkapı’daki durum ise görece daha iyiydi.
    3. Edirne’deki geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutulan kişiler Özel Raportör’e, merkezde, Özel Raportör’ün ziyaretinden bir gün önce bir isyan gerçekleştiği bilgisini verdi ve idari gözetim altında tutulan bireylerden bir bölümünde de merkez görevlilerinden yedikleri dayak neticesinde oluştuğunu iddia ettikleri çürükler mevcuttu. İsyanların aynı gün içinde Afganistan ya da İran uyruklu olmayan 400 kadar kişinin serbest bırakılması sonucunda yaşandığı iddia edildi. Bu iki uyruğa mensup kişiler daha uzun süre alıkonulduklarını ve bunun da idari gözetim altında tutulan kişiler arasında bir adaletsizlik ve ayrımcılık hissi uyandırdığını öne sürdüler.
    4. Kumkapı’da idari gözetim altında tutulan kişiler arasında ise, avukat tutmaya gücü yetenler hukuki hizmetlere erişebiliyordu; ancak birkaç kişi mali güçleri olmamasından ötürü herhangi bir avukatla görüşemediklerini aktardılar. BMMYK’nın Kumkapı’daki merkeze günlük olarak bulunabildiği de ifade edildi. Ancak, alıkonulma esnasında yahut polis karakollarında tutulurken polisin dayak attığına ilişkin bazı iddialar da vardı.
    5. Her ne kadar Eylül 2010 tarihinde Türkiye emniyet makamları tarafından yayınlanan bir genelge ile geri gönderme merkezlerinde tutulan düzensiz göçmenlerin tutulma nedenleri, tutulma süresi, avukata erişim hakkı ve geri gönderme merkezinde tutulma kararına yahut sınır dışı kararına karşı itiraz hakkı konularında sistematik bir biçimde bilgilendirilmeleri talimatı verilmiş olsa da, Özel Raportör’ün Edirne ve Kumkapı geri gönderme merkezlerinde tutulan kişilerle yaptığı görüşmeler, söz konusu genelgenin uygulamada sistematik bir biçimde hayata geçirilmediğini ortaya koymaktadır. Özellikle de Edirne geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutulan göçmenlere, durumları, hakları ve bu haklardan nasıl istifade edebileceklerine ilişkin çok az bilgi verilmişti. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 57(5). maddesi yabancının idari gözetim altına alınma kararı ve itiraz usulleri konusunda bilgilendirileceğini belirtmekte ve 57(7). maddesi ise itiraz yoluna başvuranlardan avukatlık ücretlerini karşılamayacak durumda olanlara talepleri halinde avukatlık hizmetleri verilmesini öngörmektedir. Kanunun 59. maddesinde de idari gözetim altına alınan kişinin avukatı, konsolosluk yetkilisi ve BMMYK ile görüşme yapabilme ve telefon hizmetlerine erişme imkânı sağlanacağı belirtilmektedir. Söz konusu maddede ayrıca göç alanında uzmanlığı bulunan sivil toplum kuruluşlarının Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün izniyle geri gönderme merkezlerini ziyaret edebilecekleri ifade edilmektedir. Özel Raportör, Genel Müdürlüğü bu izinleri vermeye teşvik etmektedir.
    6. Özel Raportör, uluslararası koruma ihtiyacı bulunan kişilerin sığınma talep etme hakları konusunda yeterli kadar bilgilendirilmeyebileceği konusunda kaygı duymaktadır. Özel Raportör, Edirne geri gönderme merkezinde iltica kavramından haberdar olmayan, kendilerine bu bağlamda herhangi bir bilgi yahut avukat, STK yahut BMMYK gibi dışarıdan herhangi biriyle konuşabilme imkânı verilmemiş bazı kişilerle görüşmüştür. İdari gözetim altında tutulan göçmenlerden biri Özel Raportör’e koruma ihtiyacı duyduğu konuları bir kâğıda yazdığını; ancak bunu geri gönderme merkezindeki polis memurlarından birine verdiğinde, polis memurun bu kâğıdı yalnızca yırtıp attığını aktarmıştır. Özel Raportör’e ayrıca benzer birkaç tanıklık daha iletilmiştir. Özel Raportör dolayısıyla koruma ihtiyaçlarının herhangi bir kayıt altına alınmamasından ötürü endişe duymaktadır. Özel Raportör söz konusu bu durumun, hürriyeti kısıtlanan kişiler tarafından yapılan uluslararası koruma başvurularının derhal valiliklere bildirileceğinin belirtildiği yeni Yabancılar ve Koruma Kanunu’nun 65(5). maddesi ile düzeltileceğini ümit etmektedir. Özel Raportör Türkiye hükümetini bu hususa tüm vakalarda saygı gösterme çağrısında bulunmaktadır. Bu itibarla geri gönderme merkezlerindeki personele iltica usulleri ve yeni yasaya ilişkin eğitimlerin verilmesi oldukça büyük bir önem arz etmektedir.
    7. Özel Raportör ayrıca yukarıda anılan geri gönderme merkezlerindeki koşullardan da rahatsızlık duymuştur. Çocukların da aralarında bulunduğu idari gözetim altında tutulan kişiler çoğunlukla odalarda yahut koğuşlarda kilitli tutulmakta ve dış alanlara erişimleri ya oldukça kısıtlıdır yahut hiç bulunmamaktadır. Aşırı kalabalık, sağlığa elverişsiz koşullar ve yetersiz gıda diğer önemli endişe kaynaklarıdır. Özel Raportör’ün ziyaretinden bir gün önce 400 kadar kişinin serbest bırakılmasına rağmen Edirne geri gönderme merkezinin aşırı kalabalık olduğu izlenimi edinilmiştir. Merkezin personel sayısı açıkça yetmemektedir. Merkezde çalışanlar, çoğu Özel Raportör’le ziyareti esnasında konuşabilmek için umutsuzca çabalayan kişileri kontrol etmede zorluklar yaşamıştır. Edirne geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutulan kişilerden mali güçleri bulunanlar, kendilerine yeterince gıda verilmediğinden ötürü, merkezin içinde yer alan küçük bir dükkândan atıştırmalık yiyecekler satın alıyordu. Bu kişiler ayrıca sabunlarını da kendileri satın alıyordu. Sağlık hizmetlerine erişim yetersizdi. Özel Raportör sağlık problemi yaşadıkları açıkça gözlemlenebilen ancak herhangi bir sağlık hizmeti alamamış bazı kişilerle görüşmüştür. Bu kişilerden bir bölümü geri gönderme merkezinde bir doktor tarafından muayene edilmiş olsalar da, kendilerine uygun bir tedavi sağlanmamıştı.
    8. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 59. maddesinde geri gönderme merkezlerinde acil ve temel sağlık hizmetlerinin sağlanacağı belirtilmektedir. Kanunun 58(3). maddesinde ise geri gönderme merkezlerinin kurulması, yönetimi ve denetimi ile ilgili usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği ifade edilmektedir. Özel Raportör Türkiye hükümetine bu yönetmeliği tutulma koşulları ve usul güvenceleri ile ilgili uluslararası insan hakları standartlarıyla uyumlu bir şekilde geliştirme çağrısında bulunmakta ve bu bağlamda yararlı bir kılavuz teşkil edebilecek A/HRC/20/24 sayılı ve düzensiz durumda bulunan göçmenlerin alıkonulmalarıyla ilgili raporunu tekrar hatırlatmaktadır. Bu standartların uygulanmasının denetlenebilmesi için tüm alıkoyma yerlerinin bağımsız bir biçimde izlenmesi oldukça önemlidir.
    9. Bu hususlara ilaveten, Özel Raportör, Edirne geri gönderme merkezindeki maddi koşulların önceki Tunca merkezine göre daha iyi olmasını takdir etmekle birlikte, koşullara ilişkin endişe duymakta ve gözetim altında tutulan kişilerin hak ve özgürlüklerine yönelik sınırlamalar ve çok kısıtlı dış mekân göz önünde bulundurulduğunda, bu merkezin gelecekteki geri gönderme merkezleri bir model teşkil etmemesi gerektiği uyarısında bulunmaktadır. Edirne geri gönderme merkezinde bir aile odası bulunsa da, henüz açık değildi ve dolayısıyla aileler birbirlerinden ayrı tutuluyordu. Özel Raportör merkezde bir kütüphane ve televizyon odası ekleme planlarını kaydetmekte; ancak ziyareti esnasında günün büyük bir bölümünde hücrelerinde kilitli olarak tutulan kişilere yönelik herhangi bir faaliyet olmadığını da not etmektedir. Gelecekte inşa edilecek geri gönderme merkezlerinin tamamı tutulan kişilerin hak ve özgürlüklerini sağlamayı en önemli unsur kabul edecek şekilde hayata geçirilmelidir.
    10. Özel Raportör özellikle de hem Edirne’de hem de Kumkapı’da aileleri ve diğer yetişkinlerle birlikte idari gözetim altında tutulan çocukların bulunmasından kaygı duymaktadır. Özel Raportör’ün endişe duyduğu bir diğer husus ise çocukların ebeveynlerinden ayrılması ve 12 yaşın üstündeki erkek çocuklarının yakalanmanın ardından annelerinden ayrılarak yetiştirme yurtlarına yerleştirilmesidir. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 59(ç) maddesi çocuğun yüksek yararının gözetileceğini ve aileler ile refakatsiz çocukların ayrı yerlerde barındırılacağını ifade etmektedir. Özel Raportör yeni yasanın göçmen çocukların alıkonulmasını sınırlamamasından yahut bu uygulamayı caydırmamasından ötürü endişe duymakta ve refakatsiz çocuk göçmenlerin yanı sıra çocuklu ailelerin idari gözetim altına alınmaması gerektiği ve eğer gerekiyorsa özgürlüğü kısıtlamayan tedbirlere başvurulması güçlü bir biçimde tavsiye etmektedir. Aileler için bu, çocuğun yüksek yararı ve aile birliği hakkı uyarınca, tüm aileyi kapsamalıdır.
    11. Özel Raportör ayrıca İstanbul Atatürk Havalimanı’nın transit bölgesinde bulunan “sorunlu yolcu odasını” da ziyaret etmiştir. Söz konusu yer Türkiye’ye girmeye çalışırken yahut transit haldeyken yakalanıp gözetim altında alınan göçmenlerin bulunabileceği önemli bir sınır geçiş noktasıdır. Türkiyeli makamların “sorunlu yolcu odasının” özel bir şirketin yetkisinde olduğu ve Türkiye makamlarının yetki alanında bulunmadığı iddiası Özel Raportör için oldukça endişe vericidir. Zira adının “sorunlu yolcu odası” olmasına rağmen, bu alan, kişilerin ayrılmalarına müsaade edilmediği için, bir alıkoyma yeridir. Dahası, transit bölge Türkiye makamlarının sorumluluğu altında olan ve Türkiye toprağı olan bir yerdir. Özel Raportör’ün “sorunlu yolcu odasına” erişimde yaşadığı zorluklar, hükümetin bu alanda yetkisinin bulunmadığı iddiasıyla bir arada göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu durum Özel Raportör’e bu alana kısıtlı erişimleri olduğunu belirten avukatların, sivil toplum örgütlerinin ve uluslararası kuruluşların ifadelerini doğrulamaktadır. Özel Raportör ayrıca burada tutulan kişilerin uzun sürelerle alıkonuldukları iddialarından da ayrıca kaygı duymaktadır. Özel Raportör, Türkiye makamlarının göçmenlerin transit bölgede ne tür muamelelerle karşılaştığını etkili bir biçimde izlemiyor olmasından ötürü oldukça endişelidir ve Türkiye makamlarını böyle bir izlemeyi sistematik olarak yapmaları yönünde teşvik etmektedir.

VI.Sığınmacılar ve Mülteciler

A.Sığınma Prosedürü

    1. Özel Raportör ziyareti esnasında Türkiye’ye giren çok sayıda sığınmacı olduğu bilgisini kaydetmiştir. Bu durum Türkiye’nin hâlihazırda ilticaya ilişkin kapsamlı bir politikası ya da mevzuatı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda ve yine hâlihazırda iltica talepleri ile yabancılar polisinin ilgilendiği düşünüldüğünde daha da karmaşık bir hale gelmektedir. Söz konusu vaziyet Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle değişecektir ve Özel Raportör bu yasanın daha kapsamlı bir sığınma sistemi tesis edeceğini ümit etmektedir.
    2. Özel Raportör sığınma prosedürüne erişimin iyileşiyor olmasını takdir etmekle birlikte, alıkonma merkezlerinde sığınma talep etmenin hala güç olduğunu gözlemlemektedir. Özel Raportör geçerli bir mültecilik iddiası olan ancak sığınma başvurusunu nasıl yapabileceğini bilmeyen ve BMMYK, avukatlar yahut STK temsilcileriyle iletişim kuramamış ve idari gözetim altında tutulan bazı kişilerle görüşmüştür. Bu durum özellikle de uzak bir bölgede olan ve az sayıda avukatın, STK’nın ve uluslararası örgütün ziyaret ettiği Edirne geri gönderme merkezinde vuku bulmaktadır.
    3. Özel Raportör, Kumkapı geri gönderme merkezinde, alıkonulmalarının ardından iltica başvurusunda bulunmuş bazı sığınmacılarla görüşmüştür. Özel Raportör, çoğu kişinin iltica sistemini bilmiyor olmasının ya da yetkili makamlara başvurmaya çekinmelerinin sığınma başvurusunun idari gözetim altına alınılmasından sonra yapılmasını açıklayan sebeplerden birkaçı olabileceğini kaydetmektedir. Özel Raportör ayrıca sığınmacılar idari gözetim altında tutulmaya devam edilirken hızlı bir prosedürden geçirildiklerini ve bu başvuruların birçoğunun yalnızca birkaç gün içinde reddedildiğini gözlemlemiştir. Özel Raportör göçmenlerin alıkonulduğu bir yerde sığınma başvurusunda bulunan bir kişinin koruma ihtiyacı olmadığı anlamına gelmediğini ve bu durumun kişinin başvurusuyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapılmaması için bir neden olamayacağını vurgulamak ister.
    4. Özel Raportör, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 68(2). maddesi uyarınca uluslararası koruma başvurusunda bulunan kişilerin otomatik olarak idari gözetim altına alınmayacak olmasından ve sığınmacıların idari gözetim altına alınmalarının yalnızca istisnai bir işlem haline gelecek olmasından ötürü memnuniyet duymaktadır. Kanunun 68(8). maddesinde idari gözetim altına alınan uluslararası başvuru sahiplerinin yasal temsilcisine, avukata, notere ve BMMYK’ya erişimlerinin sağlanacağı belirtilmektedir. Özel Raportör, Türkiye’ye bu hükme riayet etmesi ve söz konusu erişimin STKlar ile BMMYK dışındaki uluslararası örgütler için de sağlanması çağrısında bulunmaktadır.
    5. Özel Raportör Türkiye’nin Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi’ne ilişkin coğrafi çekincesini hala koruyor olmasından ve dolayısıyla da yalnızca Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin vatandaşlarını mülteci olarak kabul etmesinden ötürü endişe duymaktadır. Özel Raportör, Avrupalı olmayan kişilerin sığınma başvurularının Türkiye’de yine de değerlendirildiği ve bu kişilere “şartlı mülteci” statüsü verilebileceğini kaydetmekle birlikte, Avrupalı olmayan bu kişiler için Türkiye’de herhangi bir kalıcı çözümün olmamasından ve bunun da birçoğu için belirsiz bir gelecek getiriyor olmasından ötürü üzüntü duymaktadır. Özel Raportör ayrıca coğrafi çekincenin kaldırılmasının hem vize muafiyeti hem de Türkiye’nin AB’ye katılımı için bir ön şart olduğunu da kaydetmektedir.
    1. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 81(2). maddesinde avukatlık ücretlerini karşılama imkanı bulunmayan sığınmacıların 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca adli yardım sağlanacağı belirtilmektedir. Özel Raportör, Türkiye’ye, idari gözetim altında bulunanlar da dâhil olmak üzere tüm sığınmacıların bu hükümden haberdar olmalarını ve adli yardıma başvurabilmeleri için gerekli yardımı almalarını sağlama çağrısında bulunmaktadır.

B.Çalışma İzinleri ve “Uydu Kent” Sistemi


    1. Özel Raportör çok az sayıda sığınmacıya çalışma izni verilmiş olmasından ve bunun da sığınmacıların hayatlarını idame ettirmelerini güçleştirip, sömürü koşulları altında yasa dışı çalışmak durumda kalmalarından ötürü üzüntü duymaktadır. Ayrıca “uydu kent” sistemi, sığınmacıların rutin olarak idari gözetim altına alınmamasını sağlama yönünde olumlu bir etki yaratmakla birlikte, bu bireylere iltica başvuruları değerlendirilirken belli yerlerde ikamet etme zorunluluğu getirmektedir. Yasal anlamda çalışamıyor olma haline, ağır işleyen değerlendirme süreleri ve kişilerin herhangi bir bağlantısının, iletişim ağının, fırsatlarının olmadığı ve sosyal hizmetlerin bulunmayabileceği bir kentte seyahatlerinin kısıtlanması da eklenince, bu durum çoğu zaman sığınmacıları uydu kentlerini, Türkiye’nin bir başka yerine yerleşmek üzere terk etmeye ya da düzensiz yollarla Avrupa’ya geçmeye çalışmalarına yol açmaktadır.
    2. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun sığınmacılara kendilerine gösterilen belirli bir yerde ya da ilde ikamet etme zorunluluğu getirebileceğini ifade eden 71. Maddesi göz önünde bulundurulduğunda, uydu kent sisteminin yeni yasayla birlikte de sürdürülebileceği anlaşılmaktadır. Özel Raportör Türkiye makamlarını söz konusu sistemi kaldırmayı ve kişilerin seyahat etme özgürlüklerine saygı göstererek, tüm sığınmacıların arzu ettikleri yerde ikamet edebilmelerine müsaade etmeyi ele almaya teşvik etmektedir.
    3. Özel Raportör, yeni Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile birlikte sığınmacıların çalışma izni alabilmelerinin daha kolaylaştırıldığını memnuniyetle karşılamakta ve Türkiye hükümetini, sığınmacıların kendilerini idame ettirmelerine ve onurlu bir yaşam sürdürmelerine olanak verecek çalışma iznine erişimlerini pratikte de sağlamasını teşvik etmektedir.
    4. Özel Raportör’e, sığınmacılar için mali desteği AB tarafından sağlanan yedi kabul merkezinin inşaat halinde olduğu bilgisi verilmiştir. Özel Raportör bu merkezlerde barındırılacak sığınmacıların yeterli yaşam standartlarına erişebilmelerini ümit etmektedir.

VII.Diğer Endişeler

A.Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar

    1. Özel Raportör, Türkiye’deki göçmenlerin eğitim, sağlık hizmetleri ve diğer temel hizmetlere güçlükle erişebiliyor olmalarından ötürü endişe duymaktadır. Kamu tarafından sağlanan herhangi bir hizmete erişim yabancı kimlik numarası edinmeye bağlanmıştır ki düzensiz durumda bulunan göçmenlerin bunu edinebilmeleri mümkün değildir. Kamu hizmetinden yararlanabilmenin yabancı kimlik numarası sahibi olma koşuluna bağlanması, çocuklar da dâhil olmak üzere düzensiz durumda bulunan yabancıların eğitim alamaması yahut sağlık sorunları nedeniyle tedaviye ulaşamaması anlamına gelmektedir. Anayasa’nın 42. maddesinde hiç kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtilmekte; ancak yine aynı maddede ilköğretimin yalnızca Türkiye vatandaşları için zorunlu olduğu ifade edilmektedir. Bu durum Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin ihlalini teşkil etmektedir.
    2. Özel Raportör Türkiye hükümetini, taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi de dâhil olmak üzere uluslararası insan hakları standartları uyarınca Türkiye topraklarına yaşayan herkesin, göçmen statülerinden bağımsız olarak, temel hizmetlere erişimini sağlamasını teşvik etmektedir. Özellikle yabancı kimlik numarası şartı çocukların zorunlu okul sistemine yahut ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine erişimde bir engel teşkil etmemelidir.

B.Terminoloji

    1. Özel Raportör, Türkiye’de görüştüğü hükümet yetkililerinin ve diğer muhatapların kullandığı terminolojiden kaygı duymaktadır. “Yasadışı göçmen” gibi yanlış bir terimin kullanılması bireyleri kanun dışı gibi olumsuz bir şekilde resmederek göçmenlere yönelik olumsuz tek tipleştirmeleri pekiştirmekte ve dolayısıyla da göç konusunda yabancı düşmanı söylemlere katkıda bulunmaktadır. Dahası, bu tür bir dil kullanımı göçmenlerin suçlu olarak sayıldığı söylemi meşrulaştırmakta ve bu da göçmenlerin gündelik olarak yaşadığı yabancılaşmaya, ayrımcılığa ve kötü muameleye katkıda bulunmaktadır. Türkiye hükümeti ve ilgili paydaşlar bu noktada oldukça dikkatli olmalıdır. Özel Raportör hiç kimsenin “yasa dışı” olmadığını ve düzensiz durumda bulunan göçmenlerin insan haklarına saygı gösterilme, korunma ve gerçekleştirilme hakkının bulunduğunu vurgulamak istemektedir.

C.Güvenilir Veri ve İstatistikler

    1. Özel Raportör, alıkonma ve sınır dışı ile ilgili olanlar da dâhil olmak üzere Türkiye’deki göç hareketlerine dair verilerin yetersiz olmasından ötürü kaygı duymaktadır. Veri toplama ve toplanan bu verilerin analizi, göçle ilgili tutarlı bir politikanın geliştirilmesinde oldukça yararlı bir araçtır. Özel Raportör, Türkiye makamlarını, bu alanda sahih bir politikanın oluşturulabilmesi için düzensiz göçmenlerle ilgili olanlar da dâhil olmak üzere göç ve göçmenlere yönelik ayrıştırılmış ve güvenilir veriler toplamaya, bu verileri analiz etmeye ve kamuya açmaya teşvik etmektedir.

D.Sivil Toplum Örgütleri

    1. Özel Raportör Türkiye’de görüştüğü sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinden oldukça etkilenmiştir. Ancak Özel Raportör, bu örgütlerin alıkoyma merkezlerine kısıtlı erişimleri de dâhil olmak üzere desteğe gereksinimleri bulunan göçmenlere etkili bir biçimde yardım edebilmelerini zorlaştıran güç çalışma koşullarından ötürü de kaygı duymaktadır. Özel Raportör, ayrıca, çoğu sivil toplum örgütünün çalışmalarını sığınmacılara odakladığını ve düzensiz göçmenleri de destekleyecek sivil toplum örgütlerine ihtiyaç olduğunu öğrenmiştir. Özel Raportör’ün görüştüğü bazı sivil toplum temsilcileri, göçmen kaçakçılığı ile suçlanabileceklerinden ötürü bazı STK’ların düzensiz göçmenlere yardım etmekten çekindiklerini aktarmıştır. Bu oldukça endişe verici bir durumdur ve Özel Raportör Türkiye makamlarını STK’ları göçmenler alanında çalışmaya teşvik etme ve STK’ların düzensiz durumda bulunan göçmenlere yardım ettikleri ya da bu kişileri destekledikleri gerekçesiyle cezalandırılmamalarını sağlama çağrısında bulunmaktadır.

VIII.Avrupa Birliği ile İşbirliği

    1. Genişlemeden ve Avrupa Komşuluk Politikasından Sorumlu Komiser ve Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanı ve AB Baş Müzakereci arasında 17 Mayıs 2012 tarihinde imzalanan “Pozitif Gündem”, aralarında hareketlilik ve göç konusunun da olduğu ortak menfaatlerin bulunduğu bir dizi alandaki işbirliğini artırmak suretiyle katılım müzakerelerini desteklemeyi ve tamamlamayı amaçlamaktadır. Türkiye ve AB, göç konularında bir takım olumlu gelişmelere de yol açan yakın bir işbirliği geliştirmiş olsa da, Özel Raportör göç yönetimi konusundaki bu tartışmaların ağırlıklı olarak sınırların korunması ve Avrupa ortak alanına yönelen düzensiz göçün azaltılmasına odaklanmasından ötürü üzüntü duymaktadır. AB, diğer unsurların yanı sıra, Türkiye’deki göçmenlerin alıkonulmaları ve Türkiye’den çıkarılmaları ile Türkiye sınırının giderek artan bir biçimde izlenmesine ilişkin projelere odaklanmıştır. Bu durum, Türkiye’nin düzensiz göçmenleri tespit etmesindeki kapasitesinin eleştirildiği ve “AB’ye üye ülkelerin kolluk kuvvetleri tarafından, doğrudan Türkiye’den veya Türkiye üzerinden geçiş yaparak yasadışı yollarla AB’ye, AB dış sınır geçiş noktalarından ya da AB dış sınır geçiş noktaları arasında kalan bölgelerden girerken veya girmeye çalışırken tespit edilen üçüncü ülke vatandaşlarının sayısına” ilişkin istatistiklerin (Türkiye 2011 Yılı İlerleme Raporu) yer aldığı yıllık ilerleme raporlarında da gözlemlenmektedir. Komisyon Türkiye’den sınırlarda vize verilmesini kaldırmasını ve dış sınırlardan geçişte vizesi olması gereken ve vatandaşları vizeden muaf tutulan ülkelere ilişkin AB listelerine uyum göstermesini talep etmektedir. Özel Raportör, düzenli göçü daha da güçleştirecek ve dolayısıyla insan hakları ihlallerine uğrama konusunda hassas durumda bulunan düzensiz göçmenlerin sayısını daha da artırabilecek bu talepten ötürü üzüntü duymaktadır. Her ne kadar Türkiye’nin 2012 İlerleme Raporu’nda da düzensiz göçmenlerin durumunun iyileştirilmesi, göçmenlerin ve mültecilerin haklarını güvence altına alacak tutarlı bir mevzuat ihtiyacı ve idari gözetim altında tutulan göçmenlere gösterilen muamelenin daha fazla iyileştirilmesinden bahsediliyor olsa da, söz konusu rapor düzensiz göçün önlenmesine odaklanmaktadır. Zira Türkiye’nin 2012 İlerleme Raporu’nun sonuçlarından biri de “Türkiye, düzensiz göçü önlemek için kapasitesini artırmalıdır” şeklinde olmuştur.
    2. Göçle mücadeleye odaklanan bu bakış kendisini, 21 Haziran 2012 tarihli “Adalet ve İçişleri Alanında Türkiye ile İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Konsey Sonuçları” başlıklı belgede de dâhil olmak üzere Konsey’in belgelerinde göstermektedir. “Adalet ve İçişleri Alanında Türkiye ile İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Konsey Sonuçları” belgesinde Türkiye’ye “AB’nin dış sınırlarına Türkiye’den gelen yasadışı göç akımlarının etkili bir biçimde önlenmesi ve mücadele edilmesi çabalarını artırma” çağrısında bulunulmuştur. Bu denklemde göç sürecinden en fazla etkilenen ve en hassas durumda olan kişilerin, yani göçmenlerin, insan haklarına yapılacak eş bir vurgu çoğu zaman göz ardı edilmektedir.
    3. Yukarıda anılan hususlara ilaveten, Türkiye ve AB arasındaki geri kabul anlaşmasının sonuçlandırılması için AB’nin Türkiye ile vize muafiyetine ilişkin görüşmeleri başlatması şartı illa olumlu bir gelişme olarak nitelendirilemez ve bu anlaşma AB’nin üçüncü ülke vatandaşlarını kendi topraklarından çıkarmaya yönelik güçlü çabasına işaret etmektedir. Özel Raportör AB’ye bu anlaşmanın uygulanmasının göçmenlerin insan hakları pahasına gerçekleştirilmemesini sağlama çağrısında bulunmaktadır. Özellikle de uluslararası insan hakları standartlarına uygun olarak hassas durumda bulunan kişilerin ülke dışına çıkarılmaması yahut geri kabule tabi olmaması için kişi bazında değerlendirmelerin yapılması için çaba gösterilmelidir. Özel Raportör, ayrıca, AB’ye yapacağı tüm geri kabul anlaşmalarından insan hakları yükümlülüklerine tam olarak saygı gösterme çağrısında bulunmaktadır.
    4. Özel Raportör, Frontex’e, 28 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Dıişleri Bakanlığı ile imzaladığı Mutabakat Zaptı’nın uygulanması da dâhil olmak üzere Türkiye ile sınır yönetimi konusunda gerçekleştirdiği işbirliğinde insan hakları temelli bir yaklaşım uygulaması çağrısında bulunmaktadır.
    5. Özel Raportör’e bir AB projesi çerçevesinde 2014 yılının sonundan itibaren faaliyete geçecek 2 geri gönderme ve 7 kabul ve barınma merkezinin inşa edildiği bilgisi verilmiştir. Sığınmacılar için kabul ve barınma merkezleri, sığınmacıların başvurularının değerlendirilmesini beklerken kalacak bir yer, gıda ve temel hizmetlere erişimlerini sağlama açısında olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ancak düzensiz göçmenler için daha fazla alıkoyma merkezlerinin inşa edilmesi, AB’nin göçmenlerin AB topraklarına girmelerini engelleme stratejisinin bir parçasını oluşturduğu izlenimi vermektedir. Bu stratejinin çoğu zaman şiddet, istismar, yoksulluk ve diğer zorlu koşullardan Avrupa’ya kaçan göçmenlerin insan haklarını yeterince göz önünde bulundurmadığı izlenimi edinilmektedir.
    6. Ancak, AB’nin Türkiye’deki göç politikalarına etkisi tamamıyla olumsuz değildir. AB’nin Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun hazırlanmasındaki rolü önemlidir; zira söz konusu yasa adalet, özgürlük ve güvenlik alanlarında AB müktesebatının uygulanmasına ilişkin 24. Fasıl’a katılım müzakerelerine hazırlığın bir parçası olarak görülmektedir. Yasa çok açık bir biçimde Türkiye’deki göçmenlerin insan haklarının korunmasında bir iyileşmeyi temsil etmektedir ve daha önce mevcut olmayan kapsamlı bir göç yönetimi aracı olarak hizmet görecektir. Özel Raportör AB’nin Türkiye’de insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile programlarını teslim etmekte ve bu programların düzensiz göçmenler de dâhil olmak üzere en hassas durumda olan kişilerin yararına olmasını ümit etmektedir. Özel Raportör, AB’ye Türkiye ile gerçekleştirdiği işbirliğinde göçmenlerin insan haklarına daha fazla eğilme ve Türkiye’ye sağladığı mali ve teknik desteği, idari gözetim altında tutulan göçmenler de dâhil olmak üzere Türkiye’deki göçmenlere gösterilen muamelenin iyileştirilmesine daha fazla odaklanma çağrısında bulunmaktadır.

IX.Sonuç ve Tavsiyeler

    1. Türkiye, özellikle de Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun kabulüyle birlikte, göçle ilgili bütüncül ve hak temelli yasal ve politika çerçevesinin tesis edilmesinde takdir edilesi bir ilerleme sağlamıştır.
    2. Özel Raportör, edindiği bilgiler ve sahip olduğu kaygılar ışığında, Hükümete aşağıda yer alan hususları tavsiye etmektedir.

A.Göçmenlerin insan haklarının korunmasına ilişkin yasal ve kurumsal çerçeve

    1. BM Bütün Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi çerçevesinde hazırlanması gereken ve 6 seneden fazla bir süredir geciken ilk ülke raporu sunulmalıdır. Bu raporun sunulması Türkiye’deki göçmen işçilerin haklarının değerlendirilmesine olanak sağlayacak ve dolayısıyla da bu kişilerin haklarının daha fazla korunmasına imkân verebilecektir.
    2. BM Bütün Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi’nin, Komite’nin devletlerarası ve bireysel şikâyetleri ele almasına olanak veren 76 ve 77. maddelerine ilişkin beyanda bulunulmalıdır.
    3. Yeni Anayasa’da göçmenler de dâhil olmak üzere statülerine bakılmaksızın herkesin tüm insan haklarının korunması sağlanmalıdır.
    4. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun tam anlamıyla uygulanması ve ilgili ikinci mevzuatın danışma süreciyle geliştirilmesi sağlanmalıdır.
    5. Yeni Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne tam anlamıyla faaliyet gösterebilme için yeterli kaynak ve eğitimin verilmesi ve Genel Müdürlüğün faaliyetlerinin tamamında insan haklarının içselleştirilmesi sağlanmalıdır.
    6. “Düzensiz Göçle Mücadele Koordinasyon Kurulu”nun statülerine bakılmaksızın tüm göçmenlerin insan haklarına saygı gösterilmesini tam anlamıyla dikkate alması sağlanmalıdır.
    7. İnsan Hakları Ulusal Kurumu’nun Paris İlkeleri ile uyumu güvence altına alınmalı, hükümetten işlevsel ve mali açıdan bağımsız olması sağlanmalı ve kuruma, idari statülerine bakılmaksızın göçmenlerin haklarıyla ilgili konular da dâhil olmak üzere tüm konularda araştırma yapma yetkisi verilmelidir.
    8. Ulusal Önleme Mekanizması’na, İşkenceye Karşı Sözleşme’nin Ek Protokolü uyarınca, tam anlamıyla bağımsızlığı sağlanmalı ve bu organa havaalanı transit bölgeleri de dâhil olmak üzere göçmenlerin özgürlüklerinden yoksun bırakılabilecekleri her türlü tesis ve yere ziyarette bulunabilme yetkisi verilmelidir.
    9. Kamu Denetçiliği Kurumu’na yakalama, idari gözetim altına alma, göç statüsü ve sınır dışı etme kararları da dâhil olmak üzere göçle ilgili her türlü idari karara müdahil olabilme ve düzensiz durumda bulunanlar da dâhil olmak üzere göçmenler tarafından yapılan tüm şikâyetleri soruşturma yetkisi verilmelidir.

B.Sınır yönetimi

    1. Sınırların izlenmesinden sorumlu çok aktörlü yapının yerini sivil nitelikteki yeni bir ulusal sınır muhafaza teşkilatının almasını öngören “Sınır Güvenlik Yasası”nın kabul edilme süreci hızlandırılmalı ve tüm sınır muhafaza görevlilerine insan hakları konusunda sistematik ve kapsamlı eğitimler verilmelidir.
    2. Frontex ile gerçekleştirilen işbirliğinin, ağırlıklı olarak güvenlik odaklı hususlardan ziyade, göçmenlerin insan haklarını tam anlamıyla göz önünde bulundurması sağlanmalıdır.
    3. Türkiye’nin imzaladığı tüm geri kabul anlaşmalarının, geri gönderilen kişilerin tamamının insan haklarına saygı gösterilmesini açıkça göz önünde bulundurması sağlanmalıdır.

C. Düzensiz durumda bulunan göçmenlerin idari gözetim altına alınması

    1. Bireylerin yalnızca düzensiz göç statülerinden ötürü idari gözetim altına alınması uygulamasına son verilmeli ve idari gözetime alternatif teşkil eden özgürlüğü kısıtlamayan tedbirlere sistematik olarak başvurulması ele alınmalıdır.
    2. İdari gözetim yalnızca kaçma riskinin bulunduğu ya da kişinin kendi güvenliğine yahut kamu güvenliğine tehlike arz ettiği durumlarda sınırlandırılmalı ve süresi, ülke dışına çıkarılma işleminin gerçekleştirilmesi için gerekli olan asgari süreyle sınırlandırılmalıdır.
    3. Ülke dışına çıkarılmaları, diğer hususların yanı sıra, devletsiz olunması, Türkiye’deki diplomatik temsilciliğin bulunmaması yahut menşe ülkelerinin kendi vatandaşlarını kabul etmelerindeki gönülsüzlüğü de dâhil olmak üzere çeşitli nedenlerden ötürü mümkün olamayan göçmenlerin idari gözetim altına alınmamaları için açık usuller belirlenmelidir.
    4. Çocuğun yüksek yararı ve aile birliği ilkeleri uyarınca, çocuklar ve çocuklu aileler idari gözetim altına alınmamalıdır.
    5. Mümkün olduğu takdirde ve uluslararası insan hakları hukuku uyarınca, sınır dışı işleminin yerine, ülkelerine geri dönmek isteyen göçmenlerin gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırılmalıdır.
    6. İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki transit bölge de dâhil olmak üzere göçmenlerin alıkonuldukları tüm yerlere avukatların, STK’ların, BMMYK’nın ve diğer uluslararası örgütlerin erişimleri sağlanmalıdır.
    7. Tüm alıkonulma yerlerinin, Ulusal Önleme Mekanizması, İnsan Hakları Ulusal Kurumu, sivil toplum örgütleri ve uluslararası örgütler tarafından gerçekleştirilenler de dâhil olmak üzere, bağımsız bir biçimde izlenmesi için bir sistem tesis edilmelidir.
    8. Alıkonulmada usul güvenceleri ve tutulma koşullarına ilişkin olarak uluslararası insan hakları standartlarına uygun yönetmelikler geliştirilmeli ve özgürlüğünden yoksun bırakılan tüm göçmenlerin eğer isterlerse iltica talebinde bulunabilmeleri ve tutulmaya hızlı ve etkili bir biçimde itiraz edebilmeleri için derhal aileleriyle, konsoloslukla ve bir avukatla görüşebilmeleri sağlanmalıdır. Bu hizmet gerektiği takdirde ücretsiz olmalıdır.
    9. İdari gözetim altında tutulan tüm göçmenlerin uygun sağlık hizmetlerine, yeterli gıdaya, sıhhî koşullara ve tercümana erişimleri sağlanmalıdır.
    10. Polis memurlarına ve alıkonulma yerlerinde çalışan personel de dâhil olmak üzere göç alanında çalışan tüm memurlara yönelik insan hakları eğitimleri geliştirmeli ve ilerletilmelidir.

D.Sığınmacılar ve mülteciler

    1. İdari gözetim altında tutulan ve koruma ihtiyacı olduğunu belirten herkesin iltica talep etme hakkından yeterli bir biçimde haberdar olmaları, iltica talebinde bulunabilmeleri ve BMMYK, avukatlar ve sivil toplum örgütleri ile iletişim kurabilmeleri sağlanmalıdır.
    2. Geri gönderme merkezlerinde tutulan kişiler tarafından yapılan başvurular da dâhil olmak üzere tüm iltica başvuruları uygun bir biçimde değerlendirilmelidir.
    3. 18 yaşına ermemiş sığınmacı çocuklar alıkonulmamalıdır.
    4. Tüm sığınmacıların adli yardım hakları bulunduğundan haberdar olmaları ve böyle bir yardıma başvurabilmek için gerekli desteği almaları sağlanmalıdır.
    5. Geri gönderme merkezlerinde görevli personele iltica prosedürleri ve yeni Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu hakkında eğitimler verilmelidir.
    6. Çalışma iznine erişim, sığınmacıların kendilerini idame ettirebilmelerine ve onurlu bir yaşam sürebilmelerine olanak tanıyacağından, uygulamada çalışma iznine erişim mümkün kılınmalıdır.
    7. Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi’ne yapılan coğrafi çekince kaldırılmalıdır.
    8. Uydu kent sisteminin lağvedilmesi ve sığınmacılara ülke içinde arzu ettikleri yerde ikamet etme imkânı sağlanması ele alınmalıdır.

E. Diğer hususlar

    1. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi de dâhil olmak üzere uluslararası insan hakları standartları uyarınca Türkiye topraklarında yaşayan herkesin, göçmen statülerinden bağımsız olarak, temel hizmetlere erişimi sağlamalıdır. Özellikle de yabancı kimlik numarası şartı çocukların zorunlu okul sistemine yahut ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine erişimde bir engel teşkil etmemelidir.
    2. Göç üzerine beyanlarda bulunurken kullanılan terminolojiye özellikle dikkat edilmeli ve göçmenlere yönelik hoşgörüsüzlüğü, tek tipleştirmeyi, marjinalleştirmeyi, ayrımcılığı ve şiddeti tetikleyebilecek “yasa dışı göçmen” gibi yanlış terminolojiden imtina edilmelidir.
    3. Göçle ilgili tüm konularda cinsiyet, yaş, uyruk, statü, sosyo-ekonomik temel vb. alanlarda ayrıştırılmış verilerin toplanması, yönetilmesi ve analiz edilmesi için merkezi bir sistem tesis edilmelidir; zira böyle bir sistem göçe dair hak temelli bir politika için temel teşkil edecektir. Veriler idari gözetim altında tutulan ve sınır dışı edilen göçmenleri de kapsamalıdır.
    4. İkamet durumlarına bakmaksızın göçmenlere hizmetler sunan ve göçmenlere yardımcı olan sivil toplum örgütlerine teknik ve mali destek sağlanmalıdır.

F.Avrupa Birliği’ne Tavsiyeler

    1. Avrupa’nın dış sınırlarının mühürlenmesinin mümkün olmadığı, göçmenlerin kendilerini durdurmaya yönelik her türlü çabaya karşın gelmeye devam edecekleri ve düzensiz göçün bastırılmasının, göçmenleri gizli saklı hareket etmeye iterek kaçakçılık şebekelerini güçlendirmesinden ve ayrımcılık ve şiddet gibi insan hakları ihlallerini besleyen yabancılaştırıcı ve toplum dışına itici bir ortamı yaratmasından ötürü bir noktada ters tepeceği gerçeği kabul edilmelidir.
    2. Katılım müzakereleri ve “pozitif gündem” çerçevesinde ve göç konusunda Türkiye makamlarına danışarak ve onlarla işbirliğinde bulunarak yeni girişimlerin geliştirilmesi için Türkiye ile güvenlik, sınırlama ve caydırma konularının ötesine giden daha incelikli bir politika hayata geçirilmelidir. Bu yeni girişimler, göçmenlerin insan haklarına saygı gösterilmesini, korunmasını ve teşvik edilmesini esas unsur olarak tesis etmelidir.
    3. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması da dâhil olmak üzere Türkiye’nin AB topraklarına yönelen göç akımlarını tüm göçmenlerin insan haklarını tam olarak korumaya odaklanmış bir biçimde yönetme çabaları desteklenmelidir.
    4. İnsan haklarına saygının, geri kabul anlaşmaları da dâhil olmak üzere AB’nin üçüncü ülkelerle göç yönetimi konusundaki işbirliğinde resmi bir kıstas olması sağlanmalıdır.
    5. Frontex’in tüm faaliyetlerine, düzensiz durumda olanlar da dâhil olmak üzere tüm göçmenlerin insan haklarına tam anlamıyla saygı gösterilmesini dâhil etmesi sağlanmalıdır.
    6. Ortaklık ve sorumluluk paylaşımı ruhu çerçevesinde, üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeleri güç olan uyruklular da dahil olmak üzere daha fazla sayıda mültecinin AB ülkelerine yerleştirilmesi için Türkiye makamlarıyla işbirliği yapılmalıdır.
    7. Göçmenlere ikamet durumlarına bakmaksızın hizmet ve destek sunan Türkiye’deki sivil toplum örgütleri teknik ve mali olarak desteklenmelidir.
    8. Kamusal söylemde ve resmi belgelerde göçle ilgili beyanlarda bulunulurken kullanılan terminolojiye özellikle dikkat edilmeli ve Türkiye makamlarının da aynısını yapmalarını teşvik eden “yasa dışı göçmen” gibi yanlış terminolojilerden imtina edilmelidir.



  1. *Bu raporun özeti tüm resmi dillerde yayımlanmıştır. Özete eklenen kısımda yer alan raporun tam metni ise, yalnızca sunulduğu dilde dağıtıma çıkarılmıştır.
    • İHOP’un Notu: Bu rapor, İnsan Hakları Ortak Platformu için Veysel Eşsiz tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.



Raporlar.jpg
Raporlar

Konuya Göre: Türkiye · Suriye · Yunanistan · Avrupa · Ortadoğu · Afrika · Asya · LGBTQ+ · İklim Mültecileri
Yıllara Göre: 1989 · 1999 · 2000 · 2001 · 2002 · 2003 · 2004· 2005 · 2006 · 2007 · 2008 · 2009 · 2010 · 2011 · 2012 · 2013 · 2014 · 2015 · 2016 · 2017 · 2018 · 2019 · 2020 · 2021 · 2022 · 2023