Athary / Türkiye

madde14 sitesinden
Jaakpaat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 08.49, 27 Nisan 2016 tarihli sürüm (1 revizyon içe aktarıldı)
(fark) ← Önceki hâli | En güncel hâli (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Şuraya atla: kullan, ara

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi · AİHM Kararları · Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtüzüğü

Athary / Türkiye
Aihmlogo.jpg
Başvurucu Athary
Davalı Ülke Türkiye
Başvuru No 50372/09
Karar Tarihi 11.12.2012
Kaynak Adalet Bakanlığı



İKİNCİ DAİRE
ATHARY v. TÜRKİYE
(Basvuru No. 50372/09)
KARAR
STRASBOURG
11 Aralık 2012


Athary v. Türkiye davasında, 20 Kasım 2012 tarihinde, Baskan Guido Raimondi, Yargıçlar Danute Jociene, Peer Lorenzen Dragoljub Popovic, Isıl Karakas, Nebojsa Vıcinic, Paulo Pinto de Albuquerque, ve Daire yazı isleri müdürü Stanley Naismith'in katılımıyla olusturulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Dairesi), yapılan gizli müzakereler sonrasında asağıdaki kararı vermistir:


USUL
1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan (50372/09 no’lu) dava, Hamid Athary ("basvuran") tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (“AİHM”) 18 Eylül 2009 tarihinde, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına iliskin Sözlesme’nin
(Sözlesme) 34. maddesi uyarınca yapılmıs olan basvurudan ibarettir.


2. Aynı gün davaya bakmakla sorumlu İkinci Daire Baskanı, tarafların menfaatlerinin korunması ve yargılamanın usulüne uygun olarak yürütülebilmesi için AİHM İç Tüzüğünün 39. Maddesi uyarınca Türk Hükümetine ikinci bir bildirime kadar
basvuranın İran'a sınırdısı edilmemesi gerektiğini bildirmistir. 10 Mayıs 2012 tarihinde İkinci Daire Baskanı basvuran Hollanda'dan oturma izni alarak 14 Nisan 2010 tarihinde söz konusu ülkeye gittiğinden geçici tedbir kararını kaldırmıstır.


3. Basvuran, İstanbul'da görev yapan avukat Sinem Uludağ tarafından temsil edilmektedir. Türk Hükümeti (Hükümet) ise kendi görevlisi tarafından temsil edilmektedir.


4. 11 Mart 2010 tarihinde başvuru Hükümete tebliğ edilmistir. Aynı zamanda davanın kabul edilebilirliği ve esasına iliskin de hüküm verilmesi kararlastırılmıstır (29. maddenin 1. paragrafı)


OLAY VE OLGULAR
I. DAVANIN KOSULLARI
5. Basvuran 1973 doğumludur ve Hollanda'da yasamaktadır.


6. Basvuran İran'da siyasi muhaliftir. Basvuran 17 Aralık 2004 tarihinde Türkiye'ye gitmistir. Ardından Türk Makamlarından sığınma talebinde bulunmustur. 

Birlesmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) basvurarak mülteci statüsünün tanınmasımı talep etmistir.


7. Basvurana 11 Mart 2005 tarihinde sığınma talebine iliskin prosedürler devam ederken Konya sehrinde ikamet etmesi için geçici oturma izni verilmistir. Basvuran kendisine verilen bu izne uymayarak İstanbul'a yerlesmistir.


8. Basvuran 30 Temmuz 2007 tarihinde uyusturucu ile ilgili bir suç iddiasıyla yakalanmıstır. Ardından söz konusu suçtan hüküm giymis ve 18 ay hapis cezasına çarptırılmıstır.


9. 25 Ağustos 2007 tarihinde BMMYK basvuranın mülteci statüsünü tanımıs ve 6 Subat 2008 tarihinde söz konusu kararını ulusal makamlara iletmistir. BMMYK basvuranın aleyhine devam eden ceza yargılaması sona erdikten sonra, yeniden yerlestirilmesi için devam eden islemler tamamlanana kadar basvurana geçici oturma izni verilmesini de talep etmistir.


10. Basvuran 29 Aralık 2008 tarihinde salıverilmis ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Subesine bağlı Kumkapı Misafirhanesine yerlestirilmistir.


11. Belirtilmeyen bir tarihte ulusal makamlar basvurana sığınmacı statüsü verilmemesine karar vermistir. Basvurana söz konusu karar 2 Ocak 2009 tarihinde tebliğ edilmistir. Basvuran aynı gün itirazda bulunmustur.


12. 22 Temmuz 2009 tarihinde basvuranın itirazı reddedilmistir. Ardından 24 Temmuz 2009 tarihinde basvuranın geçici oturma izni iptal edilmistir. 


13. Daha sonra 7 Eylül 2009 tarihinde İçisleri Bakanlığı İstanbul Valiliğine basvuranın sınır dısı edilmesi talimatını vermistir. Belirtilen yazıda basvuranın hangi ülkeye sınırdısı edileceği belirtilmemistir.


14. 14 Eylül 2009 tarihinde BMMYK Türk makamlarından sığınmacı statüsü verilmese de insani gerekçelere dayanarak basvurana geçici oturma izni verilmesini talep etmistir.


15. 5 Ekim 2009 tarihinde İçisleri Bakanlığı insani gerekçelere dayanarak İstanbul Valiliğine basvuranın sınır dısı edilmesi islemlerini durdurması ve BMMYK tarafından basvuranın yeniden yerlestirilmesi islemleri tamamlanana kadar basvuranı Kumkapı Misafirhanesinde tutmaya devam etmesi talimatını vermistir. İçisleri Bakanlığı basvuran uyusturucu ile ilgili bir suçtan hüküm giymis olduğundan söz konusu kararın basvuranın kamu düzeni ve sağlığına karsı teskil ettiği tehditten dolayı verildiğini de eklemistir.


16. 10 Mart 2010 tarihinde BMMYK ulusal makamları Hollanda'nın basvurana mülteci statüsü verdiği ve basvuranın Hollanda'ya gitmesine izin verilmesinin beklendiği konusunda bilgilendirmistir.


17. 14 Nisan 2010 tarihinde basvuran Türkiye'den ayrılmıstır.


18. Bu arada 2010 yılında belirtilmeyen bir tarihte basvuran Ankara İdare Mahkemesi nezdinde Kumkapı Misafirhanesinde alıkonulması hakkında dava açmıstır.


19. Ankara İdare Mahkemesi 1 Haziran 2010 tarihinde idari makamların basvuranı kanunlara uygun bir sekilde alıkoyduğu gerekçesiyle basvuran tarafından açılan davayı reddetmistir. Basvuran AİHM tarafından verilecek kararı ve olası sınır dısı edilme kararını beklerken kamu düzeni ve emniyetinin korunması gerekçesiyle alıkonulmustur.


II. İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUK VE İÇ HUKUK KURALLARI VE UYGULAMALARI
20. Abdolkhani ve Karimnia v. Türkiye (no. 30471/08, §§ 29-44, AİHM 2009- ....(dava özetleri)) kararında ilgili iç hukuk kuralları ve uygulamaları hakkında bilgi verilmektedir.


21. BMMYK 2012 tarihli Alıkonulma Kılavuzunun (Sığınmacıların Alıkonulmasına İliskin Uygulanacak Ölçüt ve Standartlar Hakkında Gözden Geçirilmis Kılavuz) 32. ve 33. maddeleri asağıdaki hükümleri içermektedir:


"32. (...) Sığınmacı statüsünde olması sebebiyle bir kisinin alıkonulması, uluslararası kanunlar
kapsamında hukuka aykırıdır. Ülkeye yasadısı olarak giris yapmak ya da sığınmacı olarak ülkede bulunmak Devlete kisiyi alıkoyma ya da özgürlüğünden yoksun bırakma anlamında otomatik bir yetki vermez. Gelecekte sığınma talebinde bulunacak kisileri caydırmak ya da sığınma talebinde bulunmus olanları vazgeçirmek amacıyla alıkoyma tedbirinin uygulanması uluslararsı normlar ile örtüsmemektedir. Dahası ülkeye izinsiz giris ve ülkede izinsiz bulunma sonucunda alıkoyma tedbirinin - örneğin bir suç sebebiyle - cezai bir tedbir ya da disiplin cezası olarak da uygulanmasına izin verilmez. Böyle bir uygulama 1951 tarihli Sözlesmenin 31. maddesi kapsamında bir ceza teskil etmesinin yanı sıra, uluslararası insan hakları kanunun ihlali sonucunda toplu cezalandırma anlamına da gelir.
33. Sığınma talebinde bulunan kisilerin islemler devam ederken, taleplerine iliskin karar verilene
kadar sınır dısı edilememelerinden dolayı alıkonulması kural olarak hukuka aykırıdır. Sınırdısı edilme
amacıyla alıkonulma yalnızca sığınma talebine iliskin nihai kararın ret yönünde çıkmasının ardından söz
konusu olabilir. Ancak sığınma talebinde bulunan kisinin kendisinin geri gönderilmesi ile sonuçlanacak sınır
dısı etme ya da geri gönderme kararını yalnızca geciktirmek ya da engellemek amacıyla itirazda ya da
sığınma taebinde bulunduğuna inanılması için gerekçelerin bulunduğu durumlarda, yetkili makamlar söz
konusu talep değerlendirilene kadar sözkonusu kisinin kaçmasını önlemek amacıyla gerekli ve orantısal
olması kosuluyla alıkonulma tedbirine basvurmayı düsünebilir."


22. Üye Devletlerde Mülteci Statüsü Verilmesi ve Geri Alınmasına Dair Usullere İliskin Asgari Standartlar hakkındaki 1 Aralık 2005 tarihli ve 2005/85/EC sayılı Avrupa Konseyi Direktifinin 18. maddesi 1. paragrafı su hükmü içermektedir:
"Üye Devletler bir kisiyi yalnızca sığınma talebinde bulunduğu gerelçesi ile alıkoyamaz."


HUKUKİ DEĞERLENDİRME


I. BASVURANIN SINIRDISI EDİLME TEHDİDİNE İLİSKİN OLARAK SÖZLESMENİN 2, 3 ve 13. MADDELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
23. Basvuran Sözlesmenin 2. ve 3. maddelerine dayanarak İran'a geri gönderilmesinin kendisini ölüm ya da kötü muamele görme riski ile karsı karsıya getireceği iddiasıyla sikâyet basvurusunda bulunmustur. Basvuran Sözlesmenin 2. ve 3. maddeleri ile bağlantılı olarak 13. maddesine dayanarak sınırdısı edilmesinin önlenmesi amacıyla ulusal makamlar nezdinde etkili bir hukuk yoluna basvuru hakkının kendisine tanınmadığından sikâyet etmektedir.


24. Hükümet basvuranın iddialarına itiraz etmektedir.


25. AİHM basvurunun bu kısmının basvuranın Türkiye'den İran'a olası geri gönderilmesi ile ilgili olduğu kanaatindedir. AİHM ayrıca Türk Hükümetinin AİHM tarafından basvuranın İran'a geri gönderilmesi ile ilgili olarak öngörülen geçici tedbire uygun hareket ettiğine ve sınırdısı etme islemlerini durdurduğuna isaret etmektedir. Dahası 14 Nisan 2010 tarihinde basvuran Türkiye'den ayrılmıs ve Hollanda'ya giris yapmıstır. Bu kosullar altında AİHM basvuranın Sözlesmenin 34. maddesi kapsamında 2., 3. ve 13. maddelerin ihlal edilmesinin bir mağduru olduğunu iddia edemeyeceği kanaatindedir (bkz., gerekli değisiklikleri ile birlikte, Alipour ve Hosseinzadgan v. Türkiye, no. 6909/08, 12792/08 ve 28960/08, §§ 49-52, 13 Temmuz 2010 ve D.B. v. Türkiye, no. 33526/08, § 43, 13 Temmuz 2010).


26. AİHM basvurunun bu kısmının Sözlesme’nin 35. maddesinin 3(a) ve 4. paragrafları anlamında dayanaktan yoksun olduğunu açıkça kaydetmektedir; dolayısıyla reddetmektedir.


II. SÖZLESMENİN 5. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
27. Basvuran Sözlesmenin 5. maddesinin 1. ve 2. paragraflarına ve 4. maddesine dayanarak hukuka aykırı olarak hürriyetinden mahrum kılındığından ve alıkonulmasının nedenleri hakkında bilgilendirilmediğinden ve hukuka aykırı olarak alıkonulmasına ulusal makamlar nezdinde etkili bir sekilde itiraz edebileceği etkili bir hukuk yoluna basvurma hakkının kendisine verilmediğinden sikâyet etmektedir. 


A. Kabul edilebilirlik hakkında
28. AİHM söz konusu sikâyetlerin Sözlesmenin 35. maddesi 3 (a) paragrafı uyarınca dayanaktan yoksun olmadığını kaydetmektedir. AİHM ayrıca, hiçbir kabul edilmezlik gerekçesi bulunmadığını tespit etmektedir. Dolayısıyla sikâyet kabul edilebilir olarak beyan edilmelidir.


B. Esas hakkında
1. Sözlesmenin 5. maddesinin 1. paragrafının ihlal edildiği iddiası hakkında 

29. Hükümet basvuranın Türkiye'den gönderilene kadar Kumkapı Misafirhanesinde barındırıldığını ve Ankara İdare Mahkemesinin 1 Haziran 2010 tarihli kararı uyarınca basvuranın hürriyetinden mahrum bırakılmasının hukuka aykırı olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürmektedir.


30. Basvuran 29 Aralık 2008 ve 14 Nisan 2010 tarihleri arasında Kumkapı Misafirhanesinde alıkonulmasının herhangi bir yasal dayanaktan yoksun olarak keyfi olduğunu iddia etmektedir. Basvuran bu hususta AİHM'in (yukarıda atıfta bulunulan)
Abdolkhani ve Karimnia kararına dayanmaktadır.


31. AİHM aynı sikâyet konusu hadiseyi (yukarıda atıfta bulunulan, §§ 125-35) Abdolkhani ve Karimnia davasında incelemis olduğunu ve basvuru sahiplerinin Kırklareli Misafirhanesinde alıkonulmasını hürriyetinden mahrum bırakılma olarak tespit ettiğini hatırlatmaktadır. Sınırdısı etme bağlamında alıkonulmanın emredilmesini ve uygulanmasını ve alıkonulma için süre belirlenmesini tespit eden açık hukuka uygun hükümlerin yokluğunda, AİHM adı geçen davadaki basvuru sahiplerinin hürriyetlerinden mahrum bırakılmalarının Sözlesmenin 5. maddesi kapsamında "hukuka uygun" olmadığına karar vermistir. AİHM ayrıca bir kisinin yalnızca sığınma talebinde bulunmus olması sebebiyle alıkonulmasının yukarıda açıklanan gerekçelerle bağdasmadığına da isaret etmektedir.


32. AİHM mevcut davayı incelemis ve yukarıda bahsedilen kararından sapmasını gerektirecek herhangi özel bir durum olmadığına hükmetmistir.


Dolayısıyla Sözlesmenin 5. maddesinin 1. paragrafı ihlal edilmistir.


2. Sözlesme’nin 5. Maddesinin 2. Paragrafının İhlal Edildiği İddiası Hakkında
33. Hükümet, basvuranın sığınmacı statüsüne uygun olmadığı için Kumkapı Misafirhanesinde alıkonulmus olduğunu iddia etmistir. Ayrıca sığınma talebinin reddedildiği kararının kendisine 2 Ocak 2009 tarihinde tebliğ edildiğini ve kendi el yazısı
ile Türkçe olarak kaleme alınan dilekçesi yoluyla basvuranın aynı gün bu karara itiraz ettiğini ve dolayısıyla bu durumun basvuranın Türkçe bildiğinin bir göstergesi olduğunu iddia etmistir.


34. Basvuran, Kumkapı Misafirhanesine nakledildiğinde alıkonulma gerekçeleri konusunda bilgilendirilmediğini iddia etmistir. 2 Ocak 2009 tarihinde, sığınma talebinin reddi kararı konusunda bilgilendirildiği ancak alıkonulma gerekçeleri konusunda bilgilendirilmediğini iddia etmis, ayrıca aynı tarihli dilekçesinin ise, yalnızca red kararına itirazı ile ilgili olduğunu eklemistir. Ayrıca, oturma izni talebinin 24 Temmuz 2009 tarihine kadar değerlendirilmediği ve reddedildiğini belirtmistir.


35. AİHM, Sözlesme’nin 5. maddesinin 2. paragrafı anlamında, gözaltına alınan herkese, kolay anlasılan, basit ve teknik olmayan bir dille, gözaltına alınmasının temel hukuki ve olgusal gerekçelerinin anlatılması gerektiği ve böylelikle gözaltına alınan kisinin uygun görmesi halinde, Sözlesme’nin 5. maddesinin 4. paragrafı anlamında gözaltı kararının hukuka uygunluğuna itiraz etmek üzere mahkemeye basvurabileceğinin altını çimektedir. Yapılan bilgilendirmenin içeriği ve zamanlamasının yeterli olup olmadığı hususu, kendi özeliklerine göre her davada değerlendirilecektir. AİHM, mevcut davada basvuranın 2. paragrafta belirtilen menfaatlerin dısında tutulması için herhangi bir neden olmadığının çünkü, 4. paragrafın alıkonulma ya da gözaltına alınma yoluyla hürriyetlerinden mahrum kılınan kisiler arasında herhangi bir ayrım yapmadığının altını çizmektedir (bkz., Shamayev ve Diğerleri v. Gürcistan ve Rusya, no. 36378/02, §§ 413 ve 414, AİHM 2005-III, Abdolkhani ve Karimnia, yukarıda atıfta bulunulan § 136).


36. Mevcut davada AİHM, basvuranın 29 Aralık 2008 tarihinde cezaevinden salıverilmesinin ardından Kumkapı Misafirhanesine nakledilmis olduğunu kaydetmektedir. Nakli ve nakledildiği gün veya Kumkapı Misafirhanesine yerlestirilmesinin hemen ardından kendisine uygulanan alıkonulma tedbirinin devam etme gerekçeleri konusunda basvuranın bilgilendirilmis olduğunu gösteren herhangi bir belge Hükümet tarafından AİHM’e ibraz edilmemistir. Hükümet’in basvuranın sığınma talebinin reddi konusunda bilgilendirilmis olduğu yönündeki iddiası, basvuranın alıkonulma gerekçeleri konusunda bilgilendirilmis olduğu anlamına gelemez çünkü Türk yasaları uyarınca, bir kisininsığınma talebinin reddedilmesi söz konusu kisinin tutuklanmasına neden olmaz. Diğer taraftan basvurana bilgilendirme yapıldığı zaman, basvuran hâlihazırda bes gündür alıkonulmustur. Basvuranın alıkonulma halinin devam etmesi gerekçeleri konusunda bilgilendirilmis olduğunu gösteren herhangi bir belge dava dosyasında yer almadığından
AİHM, 29 Aralık 2008 tarihinden itibaren devam eden alıkonulma halinin gerekçelerinin ulusal yetkililer tarafından basvurana bildirilmediği sonucuna varmaktadır.


Dolayısıyla, Sözlesme’nin 5. maddesinin 2. paragrafı ihlal edilmistir.


3. Sözlesme’nin 5. Maddesinin 4. Paragrafının İhlal Edildiği İddiası Hakkında
37. Hükümet, basvuranın Kumkapı Misafirhanesinde tutulmasına iliskin karara itiraz etmek üzere idari mahkemelere basvurabileceğini ve hatta fiilen basvurmus olduğunu iddia etmistir. Dolayısıyla basvuranın, hürriyetinden mahrum kılınmasının hukuka uygunluğuna itiraz etmek için yeterli etkili bir hukuki yola basvurma hakkının bulunduğu görüsündedir.


38. Basvuran, 1 Kasım 2009 tarihinde İçisleri Bakanlığı’na bir yazı yazarak, Kumkapı Misafirhanesinden salıverilmesini talep ettiğini belirtmistir. İdari makamlar bu talebine altmıs gün içinde yanıt vermediklerinden, 21 Ocak 2010 tarihinde Ankara İdare Mahkemesine basvurarak sikâyette bulunmustur. Basvuranın Kumkapı Misafirhanesinden hâlihazırda salıverilmis ve Hollanda’ya gitmek üzere ayrıldığı zaman olan 1 Haziran 2010 tarihine kadar İdare Mahkemesi’nin dava ile ilgili herhangi bir karar vermemis olduğu dikkate alındığında basvuran, alıkonulma halinin hukuka uygunluğunun yeterince hızlı bir sekilde değerlendirilmemis olduğunu ileri sürmüstür.


39. AİHM, Sözlesme’nin 5. madde 4. paragrafının amacının, alıkonulan ya da tutuklanan kisilerin, maruz kaldıkları tedbirin hukuka uygunluğu için adli inceleme basvurusunda bulunma haklarının teminat altına alınması olduğunu yinelemektedir (bkz., gerekli değisiklikleri ile birlikte, De Wilde, Ooms ve Versyp v. Belçika, 18 Haziran 1971, § 76, Seri A no.12). Söz konusu basvuru, hukuka uygunluğa iliskin etkili bir hukuki yola basvuru hakkını hızlı bir biçimde kullanacak sekilde, kisinin alıkonulduğu sırasında sağlanmalıdır. Bu türden bir inceleme, uygun olan hallerde, kisinin salıverilmesi ile sonuçlanmaya yetmelidir. Sözlesme’nin 5. maddesinin 4. paragrafında yer alan basvuru hakkı, yalnızca teoride değil ancak aynı zamanda uygulamada da yeterli düzeyde kesin olmalıdır, aksi takdirde söz konusu hükmün amacı için gerekli olan erisilebilirlik ve etkililik mümkün olmayacaktır (bkz., gerekli değisiklikleri ile birlikte, Z.N.S. v. Türkiye, no. 21896/08, § 60, 19 Ocak 2010; Stoichkov v. Bulgaristan, no. 9808/02, § 66 sonunda, 24 Mart 2005; ve Vachev v. Bulgaristan, no. 42987/98, § 71, AİHM 2004/VIII).


40. Mevcut davada AİHM, basvuranın hürriyetinden mahrum kılınma gerekçeleri konusunda bilgilendirilmemis olduğunu yinelemektedir (yukarıdaki 36. paragrafa bakınız). Dolayısıyla basvuranın alıkonulma konusunda temyize basvurma hakkının, alıkonulma halinin baslangıcında esas bakımından geçersiz olduğu görüsündedir (bkz., Abdolkhani ve Karimnia, yukarıda atıfta bulunulan, § 141).


41. AİHM, basvuranın bunlara rağmen, alıkonulması ile ilgili olarak Ankara İdare Mahkemesi’ne basvurmus olduğunu kaydetmektedir. Ancak, salıverilmeyi ilk talep ettiği tarih ile ulusal mahkemenin karar tarihi arasında yedi ay geçmistir. Ankara İdare Mahkemesi’nin basvuranın talebi hakkında karar vermesi dört aydan daha uzun sürmüstür. Bu bağlamda AİHM, Sözlesme’nin 5. maddesinin 1. paragrafı anlamında, Türkiye’de sınır dısı edilmeyi beklerken alıkonanlara uygulanacak usullere iliskin yasal hükümlerin bulunmadığına dair tespitine atıfta bulunmaktadır. Söz konusu yargılamalar karmasık bir durumun ortaya çıkmasına neden olmamıstır. AİHM, Ankara İdare Mahkemesi’nin, basvuranın alıkonulmasına iliskin yeterli yasal dayanak olmadığını tespit etmek konusunda AİHM’den daha iyi bir konumda olduğu görüsündedir. Dolayısıyla, mevcut davadaki adli incelemenin, basvuranın dilekçesine “hızlı” bir yanıt olarak değerlendirilemeyeceğini tespit etmektedir (bkz., Z.N.S., yukarıda atıfta bulunulan, § 62, ve Tehrani ve Diğerleri v. Türkiye, no. 32940/08, 41626/08 ve 43616/08, § 78, 13 Nisan 2010).


42. Buna göre AİHM, Sözlesme’nin 5. maddesinin 4. paragrafı anlamında basvuran tarafından, alıkonulmasının hukuka uygunluğunun hızlı bir sekilde adli incelemeye tabi tutulmasını sağlayacak etkili bir hukuki yola basvuru hakkının Türk hukuk sistemince sağlanmadığına karar verir (bkz., S.D. v. Yunanistan, no. 53541/07, § 76, 11 Haziran 2009, ve Abdolkhani ve Karimnia, yukarıda atıfta bulunulan, § 142). 


Dolayısıyla, Sözlesme’nin 5. maddesinin 4. paragrafı ihlal edilmistir.


III. SÖZLESME’NİN 14. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
43. Basvuran, alıkonulmasının hukuka aykırılığının yabancı uyruklu olmasından kaynaklandığı ve Türk vatandası olsaydı bu türden bir duruma maruz kalmamıs olacağını Sözlesme’nin 14. maddesi uyarınca iddia etmistir.


44. AİHM, basvurunun bu kısmının kabul edilebilir beyan edilmesi gerektiği görüsündedir. Ancak, yukarıda belirtilen Sözlesme’nin 5. maddesinin 1. ve 2. paragrafları ve Sözlesme’nin 4. maddesinin ihlali tespitleri ısığında AİHM, mevcut basvuruda ileri sürülen ana hukuki sorunu incelemis olduğu görüsündedir. Dolayısıyla, basvurunun bu kısmı ile ilgili olarak ayrı bir karar vermenin gerekli olmadığı sonucuna varır (bkz., gerekli değisiklikleri ile birlikte, Saygılı ve Bilgiç v. Türkiye, no. 33667/05, § 36, 20 Mayıs 2010, ve Güveç v. Türkiye, no. 70337/01, § 135, AİHM 2009 (karar özetleri)).


IV.SÖZLESME’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA
45. Sözlesme’nin 41. maddesi sunu öngörmektedir:
“Eğer Mahkeme bu Sözlesme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözlesmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.”


A. Tazminat ve masraf ve giderler
46. Basvuran, manevi tazminat olarak 25,000 Euro (EUR) talep etmistir.


47. Hükümet bu talebe, asılsız ve asırı olduğu için itiraz etmistir. 


48. AİHM, basvuranın yalnızca ihlal tespiti ile tazmin edilemeyecek bir zarara uğramıs olduğu görüsündedir. İhlallerin ağırlığını göz önüne alan ve hakkaniyet esasında hareket eden AİHM, basvurana manevi tazminat olarak 9,000 EUR ödenmesine karar verir.


49. Basvuran herhangi bir masraf ve gider karsılığı talebinde bulunmamıstır. Dolayısıyla, bu baslık altında herhangi bir ödeme yapılmayacaktır.


B. Gecikme faizi
50. AİHM, gecikme faizi oranı olarak Avrupa Merkez Bankası tarafından marjinal kredilere uygulanan faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın uygun olduğuna karar verir.


BU GEREKÇELERLE MAHKEME OY BİRLİĞİYLE,
1. Sözlesme’nin 2., 3. ve 13. maddeleri uyarınca yapılan basvurunun kabul edilemez
ve basvurunun kalan kısmının kabul edilebilir olduğunu beyan eder;
2. Sözlesme’nin 5. maddesinin 1. paragrafının ihlal edildiğine karar verir;
3. Sözlesme’nin 5. maddesinin 2. paragrafının ihlal edildiğine karar verir;
4. Sözlesme’nin 5. maddesinin 4. paragrafının ihlal edildiğine karar verir;
5. Sözlesme’nin 14. maddesi uyarınca yapılan basvurunun incelenmesine gerek olmadığına karar verir;
6.
(a) Davalı Hükümet’in basvurana, Sözlesmenin 44. maddesinin 2. paragrafı uyarınca kararın kesinlestiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilmek üzere, manevi tazminat olarak 9.000 EUR (dokuz bin Euro) ve vergi olarak ödenmesi gereken her türlü tutarı ödemesine,
(b) yukarıda bahsi geçen üç aylık sürenin bittiği tarihten itibaren, ödeme gününe kadar, gecikme süresi boyunca, yukarıda belirtilen miktara Avrupa Merkez Bankası tarafından marjinal kredilere uygulanan faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranda basit faiz isletileceğine karar verir.
7. Basvuranın adil tazmine iliskin diğer taleplerini reddeder. 


İsbu karar İngilizce dilinde tanzim edilmis ve AİHM İçtüzüğünün 77. maddesinin 2. ve 3. paragrafları uyarınca 11 Aralık 2012 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmistir.


Stanley Naismith Guido Raimondi
Yazı İsleri Müdürü Baskan


*Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dıs İliskiler Genel Müdürlüğü İnsan Hakları Daire Baskanlığı tarafından Türkçe' ye çevrilmis olup, gayrı resmi tercümedir.