AB Komisyonu 2019 Türkiye İlerleme Raporu
Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Parlamentosu'na ve Konsey'e sunulan "2019 Türkiye Raporu"nda göç ve iltica alanını içine alan Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24. fasılın iltica ve göç ile ilgili bölümlerinin Türkçe tercümesini aşağıda bulabilirsiniz.
Raporun Türkçe tam metnine ulaşmak için tıklayınız.
Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik
Düzenli ve düzensiz göç
Kurumsal yapılanma ve mevzuat uyumu
Kurumsal çerçeve ile ilgili olarak, Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ilk defa oluşturulan dokuz Cumhurbaşkanlığı Kurulundan biri de Güvenlik ve Dış Politikalar Kuruludur. Eylül 2018’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile oluşturulan Göç Kurulu, Türkiye’nin göç stratejisinin belirlenmesi, koordinasyonu ve uygulanmasından sorumludur ve İçişleri Bakanının başkanlığında toplanmaktadır.
Eylül 2018’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile şu kurumlar lağvedilmiştir: daha önce Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca kurulan Göç Politikaları Kurulu, sivil toplum temsilcileri ve akademisyenlerin katılımıyla oluşturulan Göç Danışma Kurulu, Düzensiz Göçle Mücadele Koordinasyon Kurulu. Temmuz 2018’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) bünyesinde Düzensiz Göçle Mücadele Dairesi Başkanlığı oluşturulmuştur.
GİGM, göç idaresi konusunda önemli bir aktör olmaya devam etmektedir ve personel kapasitesini artırmayı sürdürmekte ve merkez teşkilâtı ile Türkiye’nin tüm illerinde toplam 3.098 personel istihdam etmektedir. Yurtdışı teşkilâtı henüz oluşturulmamış olmakla birlikte GİGM, Türkiye’ye düzensiz göçün ana kaynak ülkeleri olan Afganistan ve Pakistan’a temas görevlileri atamıştır.
Bu alandaki mevzuat AB müktesebatıyla kısmen uyumludur.
Türkiye 2018’de herhangi bir ikili geri kabul anlaşması imzalamamıştır. Nijerya ile imzalanan geri kabul anlaşması onaylanmıştır.
GİGM; düzenli göç, düzensiz göç, uluslararası koruma, insan ticareti ile mücadele, uyum ve iletişimin geliştirilmesi ve kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi amaçlarını içeren 2017-2021 Stratejik Planı’nı takip etmektedir.
Uygulama ve yürütme kapasitesi
Her iki tarafın da etkili bir şekilde uygulamaya kararlı olduğu 18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB Mutabakatı, üç yıllık uygulamanın akabinde sonuç vermeye devam etmiştir. Uluslararası Göç Örgütüne göre, düzensiz geçiş girişimleri sırasında Ege Denizi’nde hayatını kaybeden kişi sayısı 2016’da 434 ve 2017’de 62 iken 2018’de 156 olmuştur. Türkiye’den Ege adalarına günlük düzensiz geçiş ortalaması, Mutabakat’ın hayata geçirilmesinden önceki dönemde 1.794 iken, Mutabakat’ın hayata geçirilmesinden 2018’in sonuna kadar olan dönemde 85’e düşmüştür. Bu keskin düşüş eğilimi, Türk kolluk birimlerinin kıyı bölgelerinden düzensiz çıkışların önüne geçmek amacıyla harcadığı yoğun çaba, Türk Sahil Güvenlik Komutanlığının Ege Denizi’nde düzenlediği kurtarma operasyonları, uluslararası koruma talep edenlerin serbest dolaşımlarının kısıtlanması ve Avrupa’ya düzensiz geçiş yapmaya çalışmış geçici koruma altındaki kişilerin, Türkiye’nin doğu illerinde bulunan geçici barınma merkezlerine yeniden dağıtımlarını sağlayan tedbirlerle desteklenmiştir. Mutabakat kapsamındaki geri göndermelere ilişkin Yunanistan ve Türkiye arasındaki teknik iş birliği, AB’nin de dâhil olduğu düzenli üçlü toplantılarla kolaylaştırılmıştır. Aynı zamanda, Türkiye üzerindeki göç baskısı önemli ölçüde artmıştır. Türk makamlarına göre, yasa dışı yollarla Türkiye’ye geçerken yakalananların sayısı 2017’de 175.752 iken 2018’de 222.290 olmuştur. Düzensiz göçmenler arasında en sık yakalananlar Afganistan, Pakistan ve Suriye vatandaşları olmuştur. Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından yakalanan düzensiz göçmen sayısı 2017’de 21.937 iken rapor döneminde 23.185’e ulaşmıştır. Yakalanan göçmen kaçakçısı sayısı, 2017’de 4.641 iken 2018’de biraz artış göstererek 4.913 olmuştur. Bu kişiler hakkında Türk yargı sistemi tarafından yapılan kovuşturmalara dair veri bulunmamaktadır.
Türkiye, AB üye devletleri ve Türkiye’deki ilgili BM ajanslarıyla iş birliği halinde, Türkiye-AB Mutabakatı uyarınca “Bire Bir” yeniden yerleştirme programının uygulamasına devam etmiştir. Nisan 2016 ile Aralık 2018 arasında, Türkiye’den AB’ye yeniden yerleştirilen 18.640 Suriyeli’nin yaklaşık 7.000’i 2018’de yerleştirilmiştir. Nisan 2016’dan itibaren Türkiye-AB Mutabakatı kapsamındaki taahhütlerine uygun hareket eden Türkiye, 2018’de Yunan adalarına ulaşan 278 Suriyeli de dâhil olmak üzere, 1.762 kişiyi kabul etmiştir. İade edilen kişilerin sayısı azdır ve bu sayı artırılmalıdır.
Türkiye’de, toplam kapasitesi 8.276 olan 18 geri gönderme merkezi bulunmaktadır. 4.000 kişilik ilave geçici bir tesis 2018’de açılmıştır. GİGM, 2020’ye kadar 7.200 kişilik 16 geri gönderme merkezi daha açarak barınma kapasitesini artırmayı planlamaktadır. Türkiye’nin, başta avukata ve çevirmene erişimin sağlanması olmak üzere, geri gönderme merkezlerindeki uygulamayı Avrupa standartları ile daha fazla uyumlaştırması gerekmektedir.
2018’de, 49.523 düzensiz göçmen menşe ülkelerine iade edilmiştir. IPA tarafından finanse edilen ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ile birlikte uygulanan bir proje aracılığıyla 1.737 düzensiz göçmenin gönüllü geri dönüşü sağlanmıştır. Türkiye, Gönüllü Geri Dönüşe yönelik ulusal bir mekanizmanın geliştirilmesi üzerine çalışmaktadır.
Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması hâlâ tatmin edici düzeyde değildir. Türk vatandaşlarına uygulanan anlaşma hükümleri, AB’deki tüm Türk diplomatik misyonları tarafından tutarlı bir şekilde uygulanmamaktadır. Türkiye, kısa süreli kalmak üzere Schengen alanına seyahat eden vatandaşları için vize şartı kaldırılmadığı sürece, üçüncü ülke vatandaşları ile ilgili olarak Ekim 2017’de yürürlüğe giren hükümleri uygulamayacağı yönündeki tutumunu sürdürmüştür. Türkiye, Yunanistan ile mevcut ikili geri kabul protokolünü askıya almıştır ve dolayısıyla uygulamamaktadır (2018’in sonunda 3.500’ün üzerinde yanıtsız bırakılmış talep bulunmaktadır). Türkiye, ikili sınır anlaşması ve ayrıca Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması kapsamında Bulgaristan’dan gelen üçüncü ülke vatandaşlarının geri kabulünü yapmamaktadır.
İltica
Kurumsal yapılanma ve mevzuat uyumu
GİGM mültecilerle ilgili tüm konulardan sorumlu ana kurumdur. GİGM ve BMMYK tarafından oluşturulan sığınma kaydı ve mülteci statüsünün belirlenmesine yönelik ikili sistem Eylül 2018’de kaldırılmıştır. Bu tarihten itibaren, Suriyeli olmayanların kaydı ve mülteci statüsünü belirleme işlemleri sadece GİGM tarafından yürütülmektedir. GİGM, Mart 2018’de Ankara’da pilot bir Mülteci Statüsü Belirleme (MSB) merkezi açmıştır. İkinci bir merkezin de 2019’da İstanbul’da açılması planlanmaktadır. Bu girişimin esas amacı Türkiye’deki Mülteci Statüsü Belirleme usullerinin daha fazla uyumlaştırılmasını sağlamaktır. GİGM, başvuru sahiplerine başvurularının tamamlanmasının ardından altı ay süreyle geçerli kimlik kartları çıkarmaktadır. Kimlik kartı, başvuru sahibinin Türkiye’de bulunmasına meşruiyet kazandırmakta ve ulusal sağlık sigortasına, devlet okullarına, ücretsiz çeviri hizmetlerine ve diğer sosyal yardımlara erişimini sağlamaktadır. Bazı İl Göç İdaresi Müdürlüklerinde (İGİM), uluslararası koruma statüsü kaydı için uzun bekleme süreleri ve birikmiş iş yükü söz konusudur. Uluslararası koruma başvuru sahipleri kayıt amacıyla erişim ve kimlik alma konusunda ciddi zorluklarla karşılaşmaktadır.
Uluslararası koruma başvuru sahipleri, şartlı mülteci statüsü sahipleri ve geçici koruma başvurusu sahipleri (Suriyeliler), çalışma izni için başvuruda bulunabilmektedir. Türk makamlarına göre, geçici koruma altındaki Suriyelilere verilen çalışma izinlerinin sayısı 2017’de 15.700 iken bu sayı 2018 sonuna kadar 38.289’a ulaşmıştır. Bu artışta, hükûmetin yasal çalışmayı teşvik etmeye yönelik bilgilendirme faaliyetleri ve çalışma izinleri için alınan ücretlerin azaltılmasının payı bulunmaktadır. GİGM 2018 süresince, geçici koruma altındaki Suriyelilere ilişkin verilerin doğrulanmasına, ilk kayıt sırasında alınan bilgilerin güncellenmesine ve eksik olanların tamamlanmasına devam etmiştir. 31 Aralık 2018 itibarıyla, 2,6 milyon Suriyeliye ait veriler doğrulanmıştır.
Bu alandaki mevzuat AB müktesebatıyla kısmen uyumludur. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu; Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin New York Protokolü’nde yer alan coğrafi sınırlamayı devam ettirmektedir ve bu durumda Türkiye’de uluslararası koruma talep eden kişilerin büyük bir çoğunluğu mülteci statüsünü almak üzere müracaat edememekte, yalnızca “şartlı mülteci” statüsü ve ikincil koruma için başvuruda bulunabilmektedir. Şartlı mülteci statüsü, şartlı mülteci statüsü tanınmış bir kişinin ülkedeki kalış süresini, “üçüncü bir ülkeye yeniden yerleştirildiği” tarih ile sınırlandırmaktadır. Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında, Suriyelilerin tümüne özel bir mülteci statüsü verilmektedir.
GİGM, 2019-2023 dönemini kapsayan ve istihdam, eğitim, sosyal politikalar, oryantasyon/bilgilendirme ve sosyal destek hedeflerini içeren "uyum"a (Türk makamlarının göçmen ve mültecilerin entegrasyonuna yönelik faaliyetleri tanımlamak için kullandığı terim) ilişkin bir strateji taslağı ve eylem planı hazırlamıştır. Söz konusu plan, Göç Politikaları Kurulu tarafından Şubat 2018’de onaylanmış ancak henüz kamuoyuyla paylaşılmamıştır.
Uygulama ve yürütme kapasitesi
Dünyadaki en yüksek sığınmacı nüfusuna ev sahipliği yapan Türkiye, 3,6 milyondan fazla geçici koruma altındaki Suriyeliye ve yaklaşık 370.000 Suriyeli olmayan kayıtlı mülteciye ev sahipliği yapmak hususundaki cömert yardımlarını sürdürmüştür. Rapor döneminde sığınmacı sayısındaki artış devam etmiştir. 2018’de Türkiye, başvuruda bulunan 72.056 kişiye uluslararası koruma (mülteci statüsü, şartlı mülteci statüsü ya da ikincil koruma) vermiştir. Türk makamları 13.139 başvuruyu reddetmiştir. BMMYK’ya göre, Aralık 2018’in sonunda %46’sı Afgan ve %39’u Iraklı olmak üzere Suriye dışındaki ülkelerden gelen 370.932 sığınmacı ve mülteci Türkiye’de kaydedilmiştir.
Türkiye’de hâlihazırda, sığınmacıların ve şartlı mülteci olarak tanınan kişilerin ikamet etmeleri gereken 62 “uydu şehir” bulunmaktadır. Suriyeliler, Türkiye’nin 81 ilinden herhangi birinde sisteme kayıt yaptırabilirler ancak daha sonra bu ilde ikamet etmek zorundadırlar. 2018’de bazı illerdeki kayıtlar geçici olarak askıya alınmıştır.
3,6 milyon Suriyeli mülteciden yaklaşık 155.000’i, Türkiye’nin güneydoğusundaki Suriye sınırının yakınlarında kurulmuş olan 13 kampta yaşamaktadır. Sığınmacıların kentsel alanlara yeniden yerleştirilmeleri ya da ülkelerine geri dönmeleri kamplardaki sayıda düzenli bir azalma sağlamaktadır. GİGM 2018’de kampların idaresini Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından (AFAD) devralmıştır. 2018 boyunca, Türkiye’deki Sığınmacılar için AB Mali İmkânı kapsamındaki AB desteği ile birlikte, geçici koruma altındaki Suriyelilerin eğitim ve sağlık hizmetlerine daha çok erişim sağlayabilmeleri için kayda değer adımlar atılmıştır.
Söz konusu Mali İmkân, insani yardım ve kalkınma yardımları olarak uygulanmaktadır. İnsani yardımın ilk diliminde; temel ihtiyaçlar, koruma, eğitim ve sağlığı kapsayan 19 ortaklı 45 proje yürütülmüştür. AB, en hassas durumdaki 1.6 milyondan fazla sığınmacıya fayda sağlayan Acil Sosyal Güvenlik Ağı üzerinden özellikle hassas durumda olan mültecilerin ihtiyaçlarını ele almıştır. Eğitim için Şartlı Nakit Transferi Programı 2017’de başlatılmıştır ve mülteci nüfusunun örgün eğitim sistemine erişimini kolaylaştıran ve bugüne kadar AB tarafından finanse edilen programların en büyüğüdür. Nisan 2019 itibarıyla, söz konusu program sayesinde 494.000’den fazla çocuk okula devam etmiştir ve bu çocukların ailelerine mali destek sağlanmıştır.
Eğitim alanında, Milli Eğitim Bakanlığıyla iş birliği halinde uygulanan 300 milyon avroluk hibe ile Suriyeli çocukların Türk eğitim sistemine entegrasyonu desteklenmiştir ve 600.000’den fazla çocuğun eğitime erişimi sağlanmıştır. Bu destek, insani yardımın ikinci dilimi kapsamında sağlanmaktadır ve Milli Eğitim Bakanlığıyla 400 milyon avro değerinde yeni bir proje imzalanmıştır. Ayrıca Mali İmkân, sağlık alanında yürütülen 4 milyondan fazla birinci basamak sağlık muayenesi hizmeti ve 500.000’den fazla Suriyeli çocuğun aşılarıyla birlikte, sığınmacıların sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak amacıyla 300 milyon avroluk yardımda bulunmaktadır. Ayrıca, 143 Göçmen Sağlık Merkezi 2.000’den fazla personeliyle faaliyete geçmiştir.
GİGM 2018 süresince, Geçici Koruma altındaki Suriyelilere ilişkin verilerin doğrulanmasına, ilk kayıt sırasında alınan bilgilerin güncellenmesine ve eksik olanların tamamlanmasına devam etmiştir. Aralık 2018 itibarıyla, 2,6 milyon Suriyeliye ait veriler, Türkiye’deki Sığınmacılar için AB Mali İmkânı fonu kullanılarak doğrulanmıştır. Bu çalışma, hedeflenen yardıma yönelik olarak kanıta dayalı programlar geliştirilmesi için kullanılabilecek güncel verileri sağlayacaktır ve ilgili devlet kurumlarındaki politika yapıcılarına sunulmalıdır. Geri göndermeme ilkesine aykırı olarak, Suriye vatandaşlarının ülkeden çıkarıldıkları, geri gönderildikleri ve sınır dışı edildikleri yönündeki iddiaları içeren raporlar basında yer almaya devam etmiştir. AB, Türkiye’deki göçmen ve mültecilerin durumunu, göçmen ve mülteci haklarına odaklanan ulusal ve uluslararası örgütlerin yanı sıra, Türk makamlarıyla yaptığı düzenli toplantılar ve bilgi alışverişiyle ve önemli coğrafi bölgelerde düzenlenen saha ziyaretleriyle izlemektedir. Bununla birlikte, AB’nin Türkiye-Suriye sınırına erişimi yoktur ve Suriye’ye yapılan geri dönüşleri izlememektedir. AB, Göç Yönetimi Genel Müdürlüğünün kurumsal kapasitenin geliştirilmesine yönelik kayda değer miktarda finansman sağlamaktadır.
Ekim 2016’da yayımlanan bir olağanüstü hâl KHK’sı ile Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikler ışığında, Haziran 2018’de Anayasa Mahkemesi, geri göndermenin yasaklanmasına yönelik bir emsal karar almıştır. Geri göndermeme ilkesine getirilen istisnaya göre, “uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında” (i) bir terör örgütünün veya çıkar amaçlı bir suç örgütünün lideri, üyesi veya taraftarı olma (ii) kamu düzeni veya kamu sağlığına yönelik tehdit oluşturma ya da (iii) uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olma gerekçeleriyle sınırdışı edilme kararı alınabilir. Söz konusu istisna, sığınma prosedürü devam ederken sınır dışı edilmeye imkân verilmesi nedeniyle sivil toplum kuruluşları tarafından sıklıkla eleştirilmektedir. Anayasa Mahkemesi, 866 başvurunun 784’ünde sınırdışı edilme kararını askıya alan geçici tedbir kararı almıştır.
2018’in sonunda Türk makamları, Türkiye’de uluslararası koruma için başvuru yapmaya uygun olarak kaydedilen toplam 526.846 kişi tarafından yapılan (geçici koruma statüsüne uygun vatandaşlar hariç) 72.961 başvuruyu olumlu, 13.942 başvuruyu olumsuz olarak karara bağlamıştır ve hâlihazırda 317.062 başvuru dosyasının incelenmesi gerekmektedir.
Vaka çalışmalarını yürüten personelden oluşan ve uzun vadeli destek mekanizması olarak tasarlanan pilot mülteci statüsü belirleme merkezi, sığınma başvurularının incelenmesini hızlandırmak amacıyla Mart 2018’de Ankara’da açılmıştır. İl Göç İdaresi Müdürlükleri, sığınma başvurularında ani bir artış olması halinde, başvuruda bulunan kişileri bu merkeze yönlendirebilmektedir. Mülteci Statüsü Belirleme Merkezi’nin kararları nihai değildir ve statü verilmesine ilişkin nihai karar, başvurunun yapıldığı ildeki valiliğe aittir. Kısmen AB desteğiyle sağlanan çeviri hizmetleri mevcut olmakla birlikte yeterli değildir ve bu hizmetlerin genişletilmesi gerekmektedir. GöçNet, uluslararası koruma başvurularına ilişkin verileri kapsayan bir devlet veritabanıdır ve fotoğraf ile parmak izleri formatında biyometrik verileri içermektedir. Yabancılarla çalışan tüm kolluk birimlerinin GöçNet’e erişimi henüz sağlanmamıştır, ancak sınırda görev yapan birimler veritabanına erişebilmektedir. Sığınmacılara yönelik 150 kişilik kabul kapasitesi olan yalnızca iki tane kabul ve barınma merkezi Yozgat ve Tekirdağ’da bulunmaktadır.
GİGM, Avrupa İltica Destek Ofisi ile olan iş birliğini 2018’de sürdürmüştür.
Vize politikası
Türkiye-AB vize serbestisi diyaloğu devam etmiştir. Türkiye, vize serbestisi diyaloğunun; yolsuzlukla mücadele, cezai konularda adli iş birliği, Europol ile iş birliği, kişisel verilerin korunması mevzuatı, terörle mücadele mevzuatı, Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ve biyometrik pasaportları içeren, kalan kriterlerine yönelik teknik çalışmalar yapılması için yedi çalışma grubu kurmuştur. Nisan 2018’de, Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğünün Türk vatandaşlarına yönelik ikinci-nesil biyometrik pasaportları basmaya başlamasıyla, biyometrik pasaportlarda ciddi ilerleme kaydedilmiştir. Bu biyometrik pasaportlar AB standartlarıyla uyumludur. Kasım’da AB ve Türkiye, Europol ve Türk makamları arasında kişisel verilerin paylaşılmasına ilişkin bir anlaşmaya yönelik müzakereleri başlatmıştır ancak Türkiye hâlen kişisel verileri koruma mevzuatını gözden geçirmemiştir.
Türkiye’nin vize politikasını AB vize politikasıyla uyumlu hâle getirmesi konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye’nin, AB vize politikasıyla tam uyum sağlanması için daha fazla adım atması gerekmektedir. Türkiye, 11 üye devlete ayrımcı bir vize rejimi uygulamaya devam etmektedir.
Schengen ve dış sınırlar
Kurumsal yapılanma ve mevzuat uyumu
Sınır güvenliğinden sorumlu tek bir sivil kuruluşun oluşturulmasına yönelik mevzuat çalışmaları, özellikle birçok sınır bölgesinde yaşanan güvenlik endişeleri nedeniyle bekletilmektedir. Sınır yönetiminde faaliyet gösteren farklı kuruluşlar arasındaki iş birliği, İçişleri Bakanlığına bağlı İller İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilmektedir. Ancak, özellikle sınır yönetimine ilişkin konularda çalışan sivil yürütme organlarının ve kolluk birimlerinin sayısının görece yüksek olması ve merkezi olmayan bir biçimde yapılandırılması (özellikle sınır bölgelerinde) nedeniyle eşgüdüm yetersiz kalmaktadır. 2016’da sınır güvenliğine ilişkin verilerin toplanması, veri paylaşımı ve verilerin işlenmesi ile sınır makamları arasında ortak risk analizinin gerçekleştirilmesine yönelik bir platform oluşturulması amacıyla Ulusal Koordinasyon ve Ortak Risk Analiz Merkezi (UKORAM) kurulmuştur. Merkez henüz tam olarak operasyonel hâle gelmemiştir.
Türkiye’nin dış sınırlar ve Schengen mevzuatı, AB müktesebatı ve uygulamalarından esinlenerek hazırlanmış olmakla birlikte, yasal ve idari çerçeveleri AB standartları ile tam uyumlu değildir. Türkiye’nin sınır yönetim sistemini AB müktesebatıyla daha uyumlu hâle getirmesi amacıyla, entegre sınır yönetimine (ESY) ilişkin bir kanunu kabul etmesi ve sınır geçiş noktalarındaki kişilerin sınır kontrollerinde ve kara ve deniz sınır kapılarındaki sınır gözetimlerinde uzmanlaşmış sivil ve profesyonel bir sınır güvenliği biriminin kurulmasına yönelik çabalarını artırması gerekmektedir.
2018 süresince, sınır yönetimiyle ilgili yeni bir mevzuat kabul edilmemiştir.
2012’den beri Türkiye ile Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı arasında Mutakabat Zaptı bulunmaktadır. Rapor döneminde, Türkiye müşterek operasyonlara gözlemci olarak katılmıştır.
Suriye sınırının tamamı, bir duvarla ya da tel örgüyle çekilmiş bir çitle korunmaktadır. Birçok sınır kontrol noktası düzenli ticaret yapılmasına ve sınır geçişine açıktır. Söz konusu inşaat çalışmaları, 60 ila 70 yıl önce döşenen anti-personel kara mayınlarının temizlenmesinde de kolaylık sağlamayı amaçlamaktadır.
Uygulama ve yürütme kapasitesi
Rapor döneminde hükûmet, kara ve deniz sınırlarındaki mobil sınır gözetimi kapasitesini artırmaya devam etmiştir. Yeni teknoloji tanıtılmış ve altyapı modernize edilmiştir. 2018’de giderek büyüyen göçmen akını ve farklı sınır hizmet birimlerinin operasyon sayılarındaki artış; yakalanan düzensiz göçmen ve göçmen kaçakçılarının sayısında artış ile sonuçlanmıştır (bkz. yukarıda Düzenli ve Düzensiz Göç Bölümündeki rakamlar). Rapor döneminde, Türkiye’nin İran sınırında bulunan Ağrı ilinde (Doğubeyazıt yakınlarında) AB’nin mali desteğiyle mayın temizleme çalışmaları yürütülmüştür. Türkiye, Bulgaristan sınırındaki Kaptan Andrevo sınır geçiş noktasına yerleşik irtibat görevlisi göndererek üçlü yapıdaki Polis ve Gümrük İş Birliği Ortak Temas Merkezi vasıtasıyla komşu ülkeler Yunanistan ve Bulgaristan ile sınır iş birliğini geliştirmiştir.
|