AB Komisyonu 2014 Türkiye İlerleme Raporu

madde14 sitesinden
Jaakpaat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 08.58, 27 Nisan 2016 tarihli sürüm (1 revizyon içe aktarıldı)
(fark) ← Önceki hâli | En güncel hâli (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Şuraya atla: kullan, ara

Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Parlamentosu'na ve Konsey'e sunulan "Türkiye 2014 Yılı İlerleme Raporu"nda göç ve iltica alanını içine alan Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24. fasılın iltica ve göç ile ilgili bölümlerinin Türkçe tercümesini aşağıda bulabilirsiniz.

Raporun Türkçe tam metnine ulaşmak için tıklayınız.






4.24. Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik


Göçe ilişkin olarak, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Nisan 2014'te tüm hükümleriyle birlikte yürürlüğe girmiştir. Aynı tarihte Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Kanun'un uygulanması sorumluluğunu resmi olarak üstlenmiştir. Yeni yapılanma uluslararası koruma, düzenli ve düzensiz göçmenlere yönelik muamele ve insan ticareti mağdurlarının korunması gibi konularda AB standartları ile uyum yönünde önemli bir adım teşkil etmektedir. 2014 yılında Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) arasında görev ve sorumlulukların pürüzsüz bir şekilde devredilmesini sağlamak amacıyla bir protokol imzalanmıştır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatındaki birimler, vakit kaybetmeksizin faaliyetlerine başlamış olmakla birlikte, görev ve sorumlulukların taşra teşkilatına devri daha kademeli biçimde gerçekleşecektir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü yeni kanunu uygulamak amacıyla taslak mevzuat hazırlayacaktır.

Türkiye düzenli göç konusunda önemli bir hedef ülke haline gelmektedir. Aynı zamanda Türkiye, düzensiz göç konusunda kayda değer bir geçiş ülkesi ve hedef ülke olmaya da devam etmektedir. 2013 yılında 352.643 kişiye çoğunlukla kısa süreli kalış, aile birleşmesi ile çalışma ve eğitim gibi amaçlarla geçici ikamet izni verilmiştir. Yakalanan düzensiz göçmen sayısı 39.890'a ulaşmıştır, bu sayıda 2012 yılına göre %16'lık bir azalma olmuştur. 2013 yılında 22.597 düzensiz göçmen menşe ülkelerine iade edilmiştir.

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, yalnızca Emniyet Genel Müdürlüğüne ait binaların dışında yer alan geri gönderme merkezlerini devralacağını açıklamıştır. Bu, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün düzensiz göçmenleri barındırma kapasitesinin 2012 yılında 1.941 iken 2014 yılında 1.740'a düştüğü anlamına gelmektedir. Toplam 3.000 kişi kapasiteli yeni geri gönderme merkezleri inşa edilmektedir. Nisan 2014'te İçişleri Bakanlığı, Kabul ve Barınma Merkezleri ile Geri Gönderme Merkezlerinin Kurulması, Yönetimi, İşletilmesi, İşlettirilmesi ve Denetimi Hakkında Yönetmeliği kabul etmiştir. Yönetmelikte, idari gözetim altındaki kişilerin sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına, inanç ve ibadet özgürlüğü hakkı ile ayrımcılığa tabi tutulmama hakkına özel vurgu yapılmaktadır. Bununla birlikte, Yönetmelikte adli yardıma veya iltica prosedürlerine erişime özel olarak atıfta bulunulmamaktadır.

AB ve Türkiye, Geri Kabul Anlaşması'nı 16 Aralık 2013 tarihinde imzalamıştır. Eş zamanlı olarak, bir yol haritası temelinde Türkiye ile Vize Serbestisi Diyaloğu başlatılmıştır. AB ve Türkiye sırasıyla Mayıs ve Ağustos aylarında Anlaşma'nın onay sürecini tamamlamış ve Anlaşma 1 Ekim 2014'te yürürlüğe girmiştir. Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşması kapsamındaki tüm üye devletlere yönelik yükümlülüklerini etkili şekilde yerine getirmesini beklemektedir. Komisyon, vize yol haritasının ve burada yer alan kriterlerin uygulanmasında, Türkiye'nin durumunu değerlendirmek amacıyla bir dizi uzman değerlendirmesi yürütmüştür. Komisyon, yol haritasının uygulanmasına ilişkin ilk raporunu 20 Ekim 2014 tarihinde yayımlayacaktır. Türkiye'nin Moldova ile imzaladığı İkili Geri Kabul Anlaşması Mayıs 2014'te yürürlüğe girmiştir. Türkiye ile Pakistan arasında imzalanan Anlaşma henüz onaylanmamıştır. Yunanistan ile imzalanmış olan geri kabul protokolünün uygulanmasına ilişkin olarak ilerleme kaydedilmemiştir. Ayrıca Türkiye, geri kabul konusunda Bulgaristan ile yaptığı işbirliğini sona erdirmiştir.

İltica konusuna ilişkin olarak, Türkiye 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin Cenevre Sözleşmesi'ni, Avrupa ülkelerinin vatandaşı olmayanlara yönelik "coğrafi kısıtlama" ile birlikte uygulamaya devam etmektedir. Bu durum, Türkiye'nin Sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yalnızca Avrupa'dan gelen mülteciler ile sınırlandırmaktadır. Yeni kabul edilen, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile Avrupalı olmayan mültecilere "şartlı mülteci" statüsü getirilmektedir. Böylece bu mültecilere, Avrupa'dan gelen mültecilere kıyasla daha düşük olmakla birlikte, yüksek düzeyde koruma sağlanmaktadır. Bu Kanun ile tanımları yeterli olmasa da, "ikincil koruma" ve "geçici koruma" gibi ilave koruma statüleri getirilmektedir. Üçüncü ülkelere yerleştirmeye ilişkin olarak Türk makamlarının gerçekleştirdiği işlemlerle paralel biçimde mülteci statüsünü tespit işlemlerini yerine getiren Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)'nin dosya yükü neredeyse ikiye katlanmıştır.

Suriye krizi, toplamda 1 milyondan fazla olduğu tahmin edilen kişinin Türkiye’ye gelmesiyle, Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayısında önemli bir artışa yol açmıştır. Mültecilerin yaklaşık 220.000'i Türkiye'nin güneydoğusundaki 10 ilde, iyi düzenlenmiş ve iyi idare edilen mülteci kamplarında yaşamaktadır. BMMYK ve diğer uluslararası örgütler, Türk makamlarına maddi ve teknik yardım sağlamaktadır. Yaklaşık 700.000 Suriyeli mülteci ise çoğunlukla Türkiye'nin Güneydoğu illeri ile İstanbul ve İzmir'de yaşamaktadır. Haziran 2014 itibarıyla Türkiye, BMMYK'nin yardımıyla, kamplarda kalmayan yaklaşık 580.000 Suriyeli mülteciyi kayıt altına almıştır. Kayıt altına alınan mültecilere sağlık ve eğitim hizmetlerine serbest erişim imkanı sunulmaktadır. Bu durum yerel kapasite ve kaynaklar üzerinde önemli bir yük oluşturmaktadır. Türkiye, Suriyeli mültecilere verdiği paha biçilmez destek dolayısıyla övgüyü hak etmektedir. Bununla birlikte, bu mültecilerin büyük çoğunluğunun hukuki durumu, istihdam olanaklarını kısıtlayıcı biçimde belirsizliğini korumaktadır. Kampların dışında ikamet eden mülteciler, temel hizmetlere erişimde hâlâ önemli zorluklarla karşı karşıyadır ve genel olarak zor koşullarda yaşamlarını sürdürmektedir. Suriyeli mülteciler dışında Türkiye, son dönemde Irak'tan gelenler dahil olmak üzere, diğer ülkelerden gelen önemli sayıda mülteciye ev sahipliği yapmaktadır.

Vize politikası konusunda, Nisan ayında Türkiye, taklit edilmesi kolay eski vize pullarının yerini alacak yüksek güvenlik özelliklerine sahip yeni vize etiketleri uygulamasına geçildiğini açıklamıştır. Ancak, yeni vize etiketleri henüz kullanımda değildir. Şubat ayında Türkiye yalnızca bir üye devletin (Macaristan) daha vatandaşlarına vizesiz giriş hakkı tanımıştır. Türkiye ayrıca Nisan ayında, Moğolistan'dan gelen umuma mahsus pasaport sahiplerine vize muafiyeti tanıma kararı almıştır. Türkiye, sınır geçiş noktalarında vize verilmesi uygulamasına son vermek ve Türkiye sınırlarında oluşan uzun vize başvuru kuyruklarının önüne geçmek amacıyla internet üzerinden vize alınmasına imkan veren yeni bir sistemi (e-vize) hayata geçirmiştir. Ancak, yeni sistem şimdiye kadar vize işlemlerinin önemli gerekliliklerini karşılayamamıştır ve vizeler sınırlarda verilmeye devam etmektedir. Ek olarak, e-vize sistemi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nden başvuranları "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” ülke seçeneğine yönlendirmek suretiyle bu kişilerin hareketliliğini de kısıtlayabilecek şekilde fiili bir ayrımcılığa neden olmaktadır.

Türkiye'nin AB vize gereklilikleri ve muafiyetlerine uyum sağlaması ve vize politikasını AB üye devletleri ile uyumlu hale getirmesi gerekmektedir. Dış Sınırlar ve Schengen konusunda, Türkiye, Entegre Sınır Yönetimi Stratejisinin Uygulanmasına Yönelik Ulusal Eylem Planı doğrultusunda, sınır güvenliğinden sorumlu tek bir birim oluşturacak Sınır Güvenliği Kanunu Tasarısı’nı henüz kabul etmemiştir. Bu kanun kabul edilinceye kadar, sınır yönetiminden sorumlu kurumların kapasitesinin geliştirilmesi amacıyla Türkiye'nin somut adımlar atmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Sınır gözetiminde zorunlu askerlik hizmetini yapanlardan faydalanılması endişe konusudur. Sınır bölgelerinde yakalanan düzensiz göçmenlerin kimlik tespitini ve ilgili diğer işlemleri iyileştirmek amacıyla Jandarmanın personel sayısının da artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Hâlihazırda, entegre sınır yönetimine ilişkin mevcut araçlar ve koordinasyon mekanizmalarından hiçbiri uygulamada işler değildir ve entegre sınır yönetimi sistemine yönelik somut ilerleme sağlanması gerekmektedir. Bu amaçla, tüm sınır makamları, Jandarma ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü arasında etkili koordinasyon ve işbirliği mekanizmalarının olması çok önemlidir. Ayrıca, risklerin ortaklaşa tanımlanmasını ve karşı tedbirlerin alınmasını sağlayacak istatistik, risk analizi ve yerel stratejiler gibi ortak çalışma araçlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun gerçekleşmesi için bilgi alışverişi son derece önemlidir. Emniyet Genel Müdürlüğü ve havayolu işletmecileri arasındaki işbirliğinin, özellikle sahte ve tahrif edilmiş belgelerin tespiti konusunda olmak üzere, geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle İstanbul'daki havaalanlarında olmak üzere, daha etkili bir sınır yönetimin sağlanması amacıyla AB göç irtibat görevlileri ile işbirliğinin güçlendirilmesi gerekmektedir.

Türkiye, kendisine komşu AB üye ülkeleri ile sınır işbirliğini geliştirmek amacıyla adım atmıştır. 2013 yılından bu yana Türkiye özellikle, göçmenlerin ortak kara sınırlarında gerçekleştirdiği düzensiz sınır geçişlerinin önlenmesine yönelik olarak Yunanistan ve Bulgaristan makamları ile yaptığı işbirliğini artırmıştır. Bu işbirliği, Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye arasında kolluğa yönelik üçlü ortak temas merkezinin kurulması suretiyle pekiştirilmeli ve genişletilmelidir. Türkiye'den Yunan adalarına geçen düzensiz göçmenlerin sayısı arttığından, Ege Denizi'ne ilişkin olarak da benzer bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye'nin Ottawa Sözleşmesi (diğer bir ifadeyle, Mayın Yasağı Antlaşması) uyarınca mayınları temizleme yükümlülüğü 2022 yılına kadar uzatılmıştır. Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak ve Suriye sınırlarında bulunan mayınların temizlenmesinde karşılaşılan güçlükler dikkatealındığında, Türkiye'nin mayınların temizlenmesini denetlemekle görevli bir milli mayın birimi oluşturması tavsiye edilmektedir.

Şubat 2014'te Türkiye ve Frontex 2014-2016 dönemini kapsayan bir işbirliği planı imzalamıştır. Planın uygulanmasına, risk analizi, eğitim faaliyetleri ve operasyonel işbirliği için istatistiki verilerin paylaşılması ile pürüzsüz şekilde başlanmıştır.

Cezai ve hukuki konularda adli işbirliğine ilişkin olarak, cezai konularda uluslararası adli işbirliği alanında tek bir kanun çıkarılmasına yönelik hazırlık çalışması tamamlanmıştır. Bu alanda tek bir kanun çıkarılmasına yönelik olarak benzer bir çalışma, hukuki konularda adli işbirliğine ilişkin olarak da başlatılmıştır. Rapor döneminde Türkiye 164, AB üye devletleri ise 12 adet suçlu iadesi talebinde bulunmuştur. Türkiye Eurojust ile henüz bir işbirliği anlaşması imzalamamıştır. Bununla birlikte, Türkiye Eurojust'ın vaka çalışmalarında en fazla yer alan üçüncü ülkelerden biridir. Türkiye, bir işbirliği anlaşmasının akdedilmesinden bağımsız olarak, bir Eurojust irtibat noktası görevlendirmeye davet edilmiştir.

Türkiye, suç ve terörle mücadeleye ilişkin olarak polis işbirliği alanında bir dizi ikili anlaşma imzalamıştır. Türkiye'de bir veri koruma kanunu olmaması uluslararası düzeyde polis işbirliğini engellemeye devam etmektedir. Aynı nedenle, Europol ile 2004 yılında bir stratejik işbirliği anlaşması imzalanmış olmasına rağmen, operasyonel işbirliği anlaşması akdedilememektedir. Europol ile irtibat işlevlerinin geliştirilmesi işbirliğini büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Kurumlararası işbirliğinin de iyileştirilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin, Europol'ün Ağır Örgütlü Suçlar Tehdit Değerlendirme (SOCTA) metodolojisi doğrultusunda, örgütlü suçlar konusunda bir stratejik tehdit değerlendirmesi hazırlaması ve uygulamaya koyması beklenmektedir.

Örgütlü suçlarla mücadeleye ilişkin olarak, İzleme ve Değerlendirme Kurulu, 2010-2015 Organize Suçlarla Mücadele Ulusal Stratejisi'ni ve 2013-2015 Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı'nı uygulamak amacıyla düzenli olarak toplanmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü, tanık koruma şube müdürlüklerinin sayısını üç ili daha kapsayacak şekilde artırmıştır. Aralık 2013'teki yolsuzluk iddiaları karşısında, Hükümetin yanıtı olarak, çok sayıda polis memuru (yüksek rütbeli polis memurları dahil) başka görevlere atanmış ve bazı davalarda tutuklanmıştır. Bu görevden almalar, soruşturma yürütme kapasitelerini potansiyel olarak azaltmak suretiyle, operasyonel birimleri (örneğin kaçakçılıkla mücadele, örgütlü suçlar, terörle mücadele) etkilemiştir (Ayrıca bkz. Siyasi Kriterler-Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü ile Fasıl 23-Yargı ve Temel Haklar). Kolluk alanında veri toplama ve veri analizi hususunun geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Türkiye, 2010 yılında imzalamış olduğu Avrupa Konseyi Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesini Mayıs 2014'te onaylamıştır. Bu Sözleşme 1 Ocak 2015’te yürürlüğe girecektir. İnternet kullanımını düzenleyen mevzuata ilişkin olarak Eylül 2014'te kabul edilen ve "ulusal güvenlik ve kamu düzeninin korunması" için gerekli olarak sunulan kanun değişiklikleri, ifade özgürlüğüne aşırı kısıtlamalar getirmesi nedeniyle endişe yaratmıştır (Bkz. Fasıl 10- Bilgi Toplumu ve Medya ile Fasıl 23-Yargı ve Temel Haklar).

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, insan ticaretine ve ilgili kimliklendirme görevlerine ilişkin Ulusal Yönlendirme Mekanizmasının koordinasyonunu Emniyet Genel Müdürlüğü'nden devralmıştır. Ancak, Emniyet Genel Müdürlüğü gelecekte şekillenecek insan ticaretiyle mücadele operasyonel çerçevesi dahilinde aktif bir rol oynamaya devam edecektir. Türkiye, Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi'ne henüz taraf olmamıştır ve Türkiye'de insan ticareti alanında AB standartları ile uyumlu kapsamlı bir mevzuat bulunmamaktadır. 2013 yılında, insan ticaretiyle mücadele yardım hattı, çoğunlukla İstanbul'dan olmak üzere, 87 kurtarma talebi almıştır. Kolluk makamları, insan ticareti mağdurlarının ancak çok azının kimliğini tespit etmiştir. Türkiye'nin bilgi toplama ve değerlendirme kapasitesi, insan ticareti ile mücadelede zayıf bir nokta olmaya devam etmektedir. Özellikle, koordinasyonun güçlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Örgütlü suçlar ve yolsuzlukla mücadele, suç gruplarının siyasi, hukuki ve ekonomik sistemler üzerindeki meşru olmayan etkilerinin engellenmesinde özellikle önemlidir. Terörle mücadeleye ilişkin olarak, Türkiye terörizmin finansmanıyla mücadele rejimini iyileştirmiştir. Sonuç olarak, Mali Eylem Görev Gücü, Türkiye'yi terörizmin finansmanıyla mücadele konusunda stratejik yetersizlikleri olan ülkeler listesinden çıkartarak "küresel düzeyde kara para aklanması ile mücadelenin iyileştirilmesi/ terörizmin finansmanıyla mücadeleye uyum: devam eden süreç" olarak sınıflandırılan uyumun ilerlediği ülkeler listesine eklemiştir. (Bkz. Fasıl 4-Sermayenin Serbest Dolaşımı). Türkiye, Suç Gelirlerinin Aklanması, Aranması, El Konulması ve Müsaderesi ile Terörizmin Finansmanı Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni henüz onaylamamıştır.

Türkiye’nin, terörle mücadele konusunda AB ile olan aktif diyaloğu devam etmiştir. Ancak, Türkiye'de verilerin korunmasına ilişkin bir kanunun bulunmaması ve Türkiye ile AB'de terörün tanımı ve terör suçlarına verilen cezalar arasında farklılık olması nedeniyle, AB üye devletleri ve AB kurumları ile terörle mücadele alanında polis ve adli işbirliği sınırlıdır. Türkiye'nin, “yabancı savaşçılar” olgusunu ele almak için yeterli tedbirleri geliştirmek dahil olmak üzere, radikalleşmeyi önleme kapasitesini artırması gerekecektir.

Uyuşturucuyla mücadele alanında işbirliğine ilişkin olarak, Türkiye, 2013-2018 Ulusal Uyuşturucu Politika ve Strateji Belgesi'nin ve 2013-2015 Ulusal Uyuşturucu Eylem Planı'nın uygulanmasını desteklemek amacıyla genelgeler yayımlamıştır. Türkiye, Asya ve Batı Avrupa arasındaki uyuşturucu hatları üzerinde bir geçiş ülkesi olmaya devam etmektedir ve Türkiye'deki suç örgütleri, Avrupa'da uyuşturucu ticareti yapılmasında ve uyuşturucunun dağıtımında önemli rol oynamaktadır. 2013 yılında Türk kolluk güçleri, 274.380 kg kenevir, 449 kg kokain, 13.480 kg eroin ve 4.441.217 adet ekstazi tableti ele geçirmiştir. Erken Uyarı Sistemi Çalışma Grubu tarafından yürütülen faaliyetlerin bir sonucu olarak, 139 yeni psikoaktif madde "Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun" kapsamına dâhil edilmiştir. Türkiye, Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi (EMCDDA)'ne katılımına ilişkin anlaşmayı 2012 yılında imzalamış ve onaylamış olmasına rağmen, henüz resmi bildirim sürecini tamamlamamış olduğu için söz konusu anlaşma yürürlüğe girememiştir. Türkiye, EMCDDA’ya her yıl raporlama yapmakta ve Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı Avrupa Bilgi Ağı (Reitox)'nın odak noktası başkanları toplantılarına gözlemci olarak katılmaya devam etmektedir. Tedavi merkezi sayısı 28’e çıkmış olmasına rağmen mevcut kapasite hâlâ yeterli değildir. Veri toplama ve analiz kapasitesinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.Gümrük işbirliği konusunda daha fazla bilgi için, bkz. Fasıl 29-Gümrük İşbirliği.

Sonuç

Adalet, özgürlük ve güvenlik alanında zorlayıcı bir ortamda iyi düzeyde ilerleme kaydedilmiştir. Türkiye, Irak'ın yanı sıra Suriye'den artarak gelen mülteci akınını karşılama konusunda kayda değer insani çaba sarf etmektedir. Türkiye, bu ağır yüke rağmen, göç ve iltica politikasına ilişkin olarak önemli adımlar atmıştır. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ve Göç Yönetimi Genel Müdürlüğü'nün kurulması önemli reformlar olup, bunun uygulama yönetmeliklerinin zamanında kabulüyle tamamlanması gerekmektedir. Merkez teşkilatta ve illerde kurumsal kapasitenin oluşturulması, Göç Yönetimi Genel Müdürlüğü için önemli bir zorluk teşkil etmektedir. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması'nın imzalanması ve yürürlüğe girmesi ve Vize Serbestisi Diyaloğunun başlatılması memnuniyet verici gelişmelerdir. Türkiye, daha etkili ve entegre bir sınır yönetimi yapısı oluşturmak amacıyla, sınırdan sorumlu birimleri yeniden düzenlemelidir. Türkiye, örgütlü suçlarla mücadele alanında bazı ilerlemeler kaydetmiştir. Türkiye terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin programını geliştirmiştir. Veri koruma kanununun kabul edilmesi, uluslararası polis ve adli işbirliğinin daha da artırılması için gerekli bir ön koşuldur. Sonuç olarak, adalet ve içişleri alanındaki uyum nispeten ileri düzeydedir.




Raporlar.jpg
Raporlar

Konuya Göre: Türkiye · Suriye · Yunanistan · Avrupa · Ortadoğu · Afrika · Asya · LGBTQ+ · İklim Mültecileri
Yıllara Göre: 1989 · 1999 · 2000 · 2001 · 2002 · 2003 · 2004· 2005 · 2006 · 2007 · 2008 · 2009 · 2010 · 2011 · 2012 · 2013 · 2014 · 2015 · 2016 · 2017 · 2018 · 2019 · 2020 · 2021 · 2022 · 2023